Posted on: Şubat 17, 2021 Posted by: admin Comments: 0
human fist

Çağımızın en büyük sorunlarından biri ne yazık ki kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleridir. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, kadını baskı altında tutmak isteyen, kadınların bedeni ve yaşantıları üzerinde hakimiyet kurmayı isteyen sapkın erkek egemen toplum yapısı zihniyetinden kaynaklanmaktadır. Bu sapkın zihniyet nedeniyle işlenen kadın cinayetlerinin sayısı günden güne artmaktadır. Boşanmak istediği için, sevgilisinden ayrılmak istediği için, çalışmak istediği için, boşandıktan sonra başka biriyle hayatını sürdürmek istediği için gibi sebeplerle hem ülkemizde hem de dünyada kadınlar öldürülüyor. Türkiye’de 2019 yılında 474 kadın cinayetinden 115’i şüpheli olarak kayıtlara geçmiştir ve failleri bulunamamıştır. 2019, son 10 yılda en fazla kadın cinayetinin işlendiği yıl olmuştur.


Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konularında temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen bir uluslararası insan hakları sözleşmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. 2011 yılında imzalanmış ve 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. Temmuz 2020 itibariyle 46 ülke tarafından imzalanmıştır. Türkiye, sözleşmeyi imzalayan ilk ülkedir. İmzacı ülkelerin sözleşme kapsamındaki taahhütleri, GREVIO Komitesi (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu) tarafından izlenmektedir.


Türkiye’de 2010- 2019 yılları arasında 2996 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Türkiye’de son 10 yılda kadın cinayetlerinin düşüş gösterdiği tek yıl sözleşmenin imzalandığı yıl olan 2011 yılıdır. GREVIO, Türkiye için ilk değerlendirmesini 2019 yılında yayınlamıştı ve Türkiye’nin şiddet mağduru kadınları koruyamadığı yönünde rapor vermiştir. Ayrıca Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu araştırmasına göre, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği sıralamasında 144 ülke arasında 131. sıradadır.


İstanbul Sözleşmesi’nde ortaya konulan 4P ilkesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve şiddetle mücadele için her aşamada dikkate alınmalıdır. 4P ilkesi: (P)revention, (P)rotection, (P)rosecution, (P)olicy yani önleme, koruma, kovuşturma ve politikadır.

İstanbul Sözleşmesi kapsamındaki suçlar, ev içi şiddet (fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik), taciz amaçlı takip, tecavüz dahil cinsel şiddet, cinsel taciz, zorla evlendirme, kadınların sünnet edilmesi, kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlamadır.


İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini yerine getirmek amacıyla 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 8 Mart 2012’de kabul edilmiştir. 6284 sayılı yasada “aile içi şiddet” kavramı yerine, “ev içi şiddet” ve “kadına yönelik şiddet” kavramları kullanılmıştır. 6284 sayılı kanunun amacı, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesidir. Kanunun 1/2/ç bendinde, kanun kapsamında AİHM içtihadı ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddeti önleyen ve kadınları cinsiyete dayalı şiddetten koruyan özel tedbirlerin ayrımcılık olarak yorumlanamayacağı hükme bağlanmıştır.


6284 sayılı yasaya göre, tüm idari kuruluşlar, sağlık hizmeti sunucuları, yargı mercileri ile sivil toplum örgütleri arasında etkili bir işbirliği ve etkin bir eğitim programı olmalıdır. Bu amaçla ŞÖNİM ( şiddet önleme ve izleme merkezleri) kurulmuştur. Şiddet mağdurları için geçici maddi yardım ve sağlık giderlerinin karşılanması gibi mali konularda koruyucu tedbirler düzenlenmiştir. Ayrıca, şiddet mağdurları ve şiddet tehlikesine maruz kalan kişiler her türlü harç, masraf ve verginin dışında tutulmuşlardır.


Koruyucu ve Önleyici Tedbirler Nelerdir?


Koruyucu tedbirler:
 İşyerinin değiştirilmesi
 Ortak konuttan ayrı bir barınma yeri sağlanması
 Kimlik değiştirme
 Aile konutu şerhi
 Geçici maddi yardım
 Geçici koruma sağlama
 Danışmanlık hizmeti


Önleyici tedbirler:
 Konuta, okula, işyerine yaklaşmama
 Ortak konutun tahsisi
 Tehdit, hakaret vb. yapılmaması
 Kişisel ilişkinin sınırlandırılması
 Eşyaya zarar verilmemesi
 İletişim araçlarıyla rahatsız edilmemesi
 Silahın teslimi
 Tedavi olması


Bu tedbirlerin alınması olayın şartlarına göre, aile hakiminin veya mülki amirin takdir yetkisine bırakılmıştır. Ancak mesai saatleri dışındaki ivedi durumlarda kolluk görevlileri, geçici olarak tedbir almaya yetkilidir. Kolluk amirlerince verilen tedbir kararları hakim veya mülki amirin onayına sunulur. Hakim veya mülki amir, 48 saat içinde verilen tedbir kararını onaylamazsa, o karar yürürlükten kaldırılır. Koruyucu tedbirleri almaya mülki amirlik ve aile mahkemesi hakimi yetkilidir; önleyici tedbirleri almaya ise yalnızca aile mahkemesi hakimi yetkilidir. Tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığını ispatlayan delil veya belge aranmaz. Bu tedbir kararları 6 aya kadar verilir ve gerektiği zaman aile mahkemesi hakimi tarafından uzatılabilmektedir.Hakkında tedbir alınan kişi, yasaklara uymadığı takdirde hakim üç günden on güne kadar zorlama hapsine karar verebilir. Zorlama hapsi, tedbir kararına aykırılığın her tekrarında uzatılabilir. Ancak zorlama hapsi, on beş günden otuz güne kadar olup toplam süresi 6 ayı aşamaz. Tedbir kararları ile birlikte, cezai soruşturmalar için savcılık makamı ilgili mahkemelerde dava açar.


AİHM tarafından Opuz v. Türkiye davasında verilen ihlal kararı incelendiği zaman, ev içi şiddetin ve cinsiyete dayalı şiddetin sebeplerinin ve çözüm arayışlarının göz ardı edildiği ortaya çıkmaktadır. AİHM kararında şu ifadeler yer almaktadır: “Aynı şekilde H.O. aracını, başvuran ve annesinin üzerine sürmüş, bu defa annesi yaralanmış ve başvuranın hayatı tehlikeye girmiştir. Cezaevinde yalnızca 25 gün kalmış ve başvuranın annesinde ağır yaralanmalara sebebiyet vermekten para cezasına çarptırılmıştır. AİHM, bilhassa Diyarbakır Sulh Ceza Mahkemesi’nin, başvuranı yedi yerinden bıçaklamasına karşılık olarak H.O.’yu, taksitlere bölünebilen, cüz’i bir para cezasına çarptırması karşısında şaşkınlık içinde  kalmıştır.” 1


Diğer yandan, ne yazık ki kadın bedeni ve kadınlık ile somutlaştırılan namus kavramı nedeniyle erkek hakimiyetine boyun eğmeyen kadınların davranışları haksız tahrik sebebi sayılmaktadır. 2


İstanbul Sözleşmesi’ne Neden Karşı Çıkılıyor?


Kadınları her türlü şiddete karşı korumayı ilke edinmiş olan İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkılmasının nedeni, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlandığı takdirde Türk aile yapısının bozulacağı iddialarından kaynaklanmaktadır. 6284 sayılı yasaya karşı eleştirilerin nedeni de, kadınların şiddet görmese bile şiddet gördüğünü söyleyip olayı adli vakaya dönüştürebileceği iddialarından kaynaklanmaktadır.


Unutulmamalıdır ki, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlayarak her türlü aile içi şiddetin ve aile dışında da kadınlara yönelik her türlü şiddetin sonlandırılmasını amaçlamaktadır. Şiddetin her türüne tepki gösterilmediği ve gerekli önlemler alınmadığı takdirde, fiziksel şiddeti ve kadın cinayetlerini engellemek mümkün olmayacaktır.


SEVGİNİN İÇİNDE ŞİDDET YOKTUR!
KADININ HAYATI KİMSENİN NAMUSU DEĞİLDİR!
ŞİDDET MEŞRULAŞTIRILAMAZ!
ŞİDDETİN BAHANESİ YOKTUR!
HAYIR, HAYIR DEMEKTİR!
SESİNİ ÇIKAR!

KAYNAKÇA

1 Case of Opuz v. Turkey, Başvuru No: 33401/02, 09.06.2009, prg.56,101,106 (https://hudoc.echr.coe.int/, Erişim Tarihi: 20.07.2020).
2 “Eski Karısını Öldüren Adama ‘Haksız Tahrik’ İndirimi”, Posta, 23.06.2017 (https://www.posta.com.tr/eski-karisini-olduren-adama-haksiz-tahrik-indirimi-1308958, Erişim Tarihi: 20.07.2020).

YÜCEL Özge, “Medeni Hukuk Açısından Toplumsal Cinsiyet, Şiddet ve Ayrımcılık”,
Hukuk ve Toplumsal Cinsiyet çalışmaları (Editör: Prof. Dr. Gülriz Uygur ve Dr. Nadide
ÖZDEMİR), Seçkin Yayıncılık, Mayıs 2018, Ankara, s.325-368.

İLKAY TOPGÜL

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ

Leave a Comment