Posted on: Nisan 2, 2021 Posted by: admin Comments: 0
light city man love

Kalpten kalbe etrafı demirden dayanaklarla koruma altına alınmış yeşillerin tebessümüyle döşeli mavilerin gölgesi ile bezeli sonsuz yolun tarifidir muhabbet. O yol yeri gelir derdine derman olur yeri gelir katline ferman olur. Sahi olabilir mi hiç derdin dermanı ile katlin fermanı aynı şey? Olur mu hiç katlin fermanı derdin dermanı?  Olur mu hiç katl ile derman iki nokta arasında yan yana?  Olursa bu iki kelime yan yana ancak yana yana olmaz mı?

Yan yana  olur mu olmaz mı bilinmez ama katle de dermana da inat sevebilmek lazım be dostum. Öyle bir sevmek lazım ki kelimelerle anlatamamak lazım.

Bütün kelimelerin yapılır bir şekilde izahı , lügâtlar da kendine bir köşe bulur her kelime ancak sevgi bulamamalı dostum. Sevginin izahı olmaz ki…

Sevginin harfleri kelimelere dökülse , o kelimelerin her birinin harfleri yine kelimelere dökülse ve bu silsile halinde sonsuza uzansa yine eksik kalır bir yerler. Sonsuz olarak tarifinin yapılacağından bahsettiğimiz sevginin tanımını yapmayacağız elbet. Sonsuzu anlatmaksa hiç karımız değildir ammaa… sonsuz sevgimiz hakkında bir iki kelam etmeye müsaade isteriz.

Sevginin s’ si sabırdır. Sonsuza kadar sabretmektir sevmek. Yetti artık ,sabrım taştı artık , benden bu kadar diyememektir. Her şeye rağmen sabredebilmektir. Sabra bile sabır gerekir ya bazen işte sevdi mi sabrın sabrına sabretmesi gerekir insanın.

Sevginin e’ si esbabtır. Esbab sebeptir. Sonsuz sevgi, sebebin sebebine ihtiyaç duyacak zamanı israf olarak görebilmektir. Sebepsizliklerin içindeki sebebi, sebeplerin içindeki ihtiyaç duyulmayan sebepsizliği bulabilmektir. Sebeplerin arkasına saklanamamaktır sevmek. Sevgi de o vardır sen varsındır. Arada bir sebep sonuç bağına ihtiyaç yoktur. Arada bu bağa ihtiyaç yoktur ama sevenlerin arasındaki sevgi bağı tüm diğer bağları himayesi altına almaz mı dostum…

Sevginin v’ si vakittir. Vakiti nakiti düşünecek vakit bulamamaktır sevmek. Vakitten , zamandan ; akrepten, yelkovandan bihaber olabilmektir sevmek. Onun gözünü gördüğün an tüm zamanların zamansızlık denizinde demir atmasıdır sevmek. Görmek dediysek kafatasının üzerindeki iki çukurdaki tümseği anlama lütfen dostum. Göğsünün derinlerindeki zamana meydan okurcasına atan kalpteki gözü anla , gönlündeki gözü anla işte… insanın zaten tek gözü vardır bence o da kalp gözüdür . O görmese çukurdaki tümsek görse ne görmese ne…O gördüğü zaman çukurdaki göze perde inse ne…

Sevginin g’ si gönüldür dostum. Gönül yapılmayı bekler. Gönül geneldir dostum. Onun sınırlarını seven değil sevilen belirler. Gönülde saltanat kurmak gerek dostum. Sonsuzluk saltanatını kurdun mu gönül adamı olursun işte. O saltanatı bi kurdun mu daha başka hükme gerek mi kalır. Gönle hakim olmak gerek dostum. Öyle bir hakim olmak gerek ki o hakimin hükmüne başkaca hakem gerektirmemek gerek. İşte o hakim olabilmek tüm gaye…sınırları kırabilmek… sınırsızlığa erişebilmek. Gönül dedin mi somutluğu yitirebilmek. İki gözle görememek ve iki gözü de kapatabilmek. Karanlıkta aramak gerek gönlü ve karanlıkta, zifiri karanlıkta bulabilmek.

Sevginin i’si inançtır. İnanç ihlastır. İhlas imkandır. İmkan irfandır. İrfan ise sensin dostum. Senden büyük irfan mı olur? Sevmek inanmaktır dostum. Kendine , karşındakine ve aranızdaki sevgiye inanmaktır. İmkansızlıkta imkanı bulup çıkarmaktır inanmak. İnanmak, inanmak , inanmak… lügâtlarda kendine yer bulamayıp harf sentezine ihtiyaç duyan yeni bir kelime: inanmak…

Sayılarda çoğalmak, niçin, ne olmak için?

Bir tek hiçtir çarpışı, kırk milyona bir hiçin…

                                                                (Necip Fazıl Kısakürek)

Öyle bir seveceksin ki dostum yukarıda bahsedilen hiçliğin içinde kaybolacaksın. Öyle bir kaybolacaksın ki kendini gaipte bulacaksın. Öyle bir bulacaksın ki o artık kendin bile olamayacaksın. Sevgi de kaybolduğunu anlayamayacaksın.

Kendimi kendim yitirdim kendim arar kendimi

Kendine kendin gerekse kendinde bul kendini

Deyip yine kendine bakacaksın  ama bulamayacaksın. Sen artık inanmışlıklar içinde gönlünle vakitlerden koparak esbablara sebeplere sığınmayarak sabırla beklediğin kişinin içinde bulabilirsin kendini oraya bakacaksın. Demiştik ya insan gönlünün sınırlarını kendi çizer onun dışında gönül geneldir. İşte o sınırlarda sana yer yoksa kayboldun demektir dostum. Yola bakmayı bırak menzile kenetlen derim ben naçizane.

Sevmek de son zamanlarda pek hafife alınır oldu be dostum. Sevgi ve sevgili diye bi tanım yapmış hadsizin biri , herkes o kalıba girip duruyor. Kalıplara girmekten de keyif alıyorlar ha! Oysa sevmek birçok şeyden münezzehken nasıl kalıplara girer? Sevmek tüm kalıpları yıkabilmek değil midir?  O yıktığının üstüne yenisini inşa edebilmek değil midir? Seven iki insan işte o inşaatın hem mimarı hem mühendisidir.

Sevginin sentezini dilimiz döndüğünce yaptık. Her harfe ayrı bir anlam yükledik. Unutulmamalıdır ki yüklediğimiz anlamı ifade eden her kelimenin harflerine yeni anlamlar yüklenmelidir. Bunu yapabilen insanlar sevgisini inşa etmiş olacaktır. Açılımını yaptığımız her kelime yine açılmaya muhtaçtır işte dostum. Ama onu ancak birlikte açabiliriz bunu ben tek başıma yapamam dostum. Açalım o kelimeleri kuralım kendi sevgimizin kalıbını. Sonrası mı?…

Artık doya doya yaşayabiliriz o sevgi çatısının altında. Sorun ,sıkıntı, dert , tasa yaşar mıyız bilmem ben ama?…

Yıkmayız o sevgiyi be dostum. İnsan kendi yaptığı şeyi yıkabilir mi hiç? Kıyabilir mi bin bir emekle kurduğu sevgi çatısına, sevgisizlikte bulduğu sevgiye karşı içinde hiç sevgisizlik kalır mı insanın dostum.

İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar da ne müddetçe hayal eder be dostum? İnsan sevebildiği müddetçe hayal etmez mi? İşte öyle seveceksin ki hayalde olduğunu bile unutacaksın. Öyle seveceksin ki hayallerinden kıskanacaksın onu. Sonra o kıskançlıklarda hayallerin olacak. Gireceksin çıkılmaz böyle bir yola. Gireceksin böyle bir kısır döngüye. Bu döngüden sadece onu görebildiğin zaman çıkabileceksin. Sonra bakacaksın hayalleri onu görmekten de güzel ; onun suretini görmekten de vazgeçeceksin, hayallerini seveceksin. Hayallerini sevdiğin zaman dostum işte o an onu değil sevginin kendisini sevmiş olacaksın. Onu değil dostum sevginin kendisini seveceksin. Ona aşık olmayacaksın dostum aşkın kendisine aşık olacaksın. Ve sonsuza kadar sürecek olan sevgi karantinasına girmiş olacaksın. Tüm diğer dünya unsurlarıyla arana mesafe koyduğun an bu karantina bitecek. Dostum öldüğün an bitecek bu karantina. Sevgi karantinası öldüğünde son bulacak. Bitecek bu karantina dostum bitecek dostum , dostum, dostum….

Artık sana dostum diyemeyeceğim. Seni sevmeye başladım. Elimde olmadan sana aşık oluyor gibiyim. Gel sevdiğim kuralım birlikte sevgimizi. Sen ne istiyorsan o olsun sevgimizde. Tüm sınırları sana bıraktım. Hadi sevdiğim etme beni sevgiye muhtaç, sevdirme bana sevgiyi. Aşka aşık etme beni. Ben seni sevmek, sana aşık olmak istiyorum.

Fikret Sami Bocal
Fikret Sami Bocal

Ben Fikret Sami Bocal. 20 Ağustos 2000 tarihinde Kayseri’nin Ağırnas kasabasında dünyaya geldim. Liseyi Kayseri Kilim Sosyal Bilimler Lisesinde okuduktan sonra Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesinde lisans eğitimime devam ediyorum. Liseden beri devam eden edebiyat sevgisi ve en genel manasıyla sanata olan merakım beni yazmaya ve okumaya teşvik etti. Yazılarımın içeriklerini güncel dünya problemlerine dikkat çekmek ve sorunların çözümü için neler yapılacağı , hayat ölüm ve öldükten sonraki hayatla alakalı mistik konular , edebi eserlerden analizler ve şiirlere olan bakış açıları ile bu şiirlerin görünen ve altında yatan gizli mesajlardaki anlamlar oluşturmaktadır.Tüm bu konular dünyadaki varlığımın gayesi olan hakikati arama çabamda bana yoldaş olmaktadır. Dünyadaki bütün okyanusların mürekkep bütün ağaçların kalem olması halinde bile yazmaya ve anlatmaya yeterli gelmeyeceği hakikati arayışımda bana ve yazılarıma yoldaş olmak isteyen herkesi düşünce alışverişi anlamında bana yardımcı olmanız için ve benimde naçizane size yardımcı olabilmem için beklerim. Saygı , sevgi , merhamet ve güzel ahlakla kalın…

Leave a Comment