Posted on: Şubat 18, 2021 Posted by: admin Comments: 0

21. Yüzyılın neredeyse kapısının çalındığı 1995 yılının 11 Temmuz’u, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaşanan en büyük insanlık dramı ve bugün de yıl dönümü.   

Birleşmiş Milletler’in “Güvenli Bölge” olarak ilan ettiği, bölge halkının elinde bulunan silahların Birleşmiş Milletler Barış Gücü tarafından toplandığı Srebrenitsa’dan; masum insanların “yaşama haklarının” nasıl ellerinden alındığından ve buradaki insanların kıyımına dünyanın nasıl sessiz kaldığından bahsedeceğiz. Ancak bu konulardan bahsetmeden önce neden böyle bir şey yapmaya çalıştığımızı Bilge Kral (ya da Lider) Aliya İzzetbegoviç’e ait (ya da O’na ait olduğu iddia edilen) şu söz ile açıklamaya çalışalım: “… Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.” 

Yugoslavya 1980’lerden itibaren dağılma sürecine girmiş ve bu dönem yaklaşık 20 yıl boyunca devam etmiştir. 1992 yılı başlarında Bosna-Hersek, bölgede yaşayan Sırpların boykot ettiği bir referandumun neticesi olarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Öncesinde zaten “etnik temizlik/kıyım” politikasına yönelmiş Sırp milisleri, bağımsızlık ilanıyla birlikte, etkileri kendisinden uzun sürecek bir savaşa sebebiyet vermiştir. Bunun üzerine Birleşmiş Milletler de herhalde amaçlarından birinin “Uluslararası barış ve güvenliği korumak” olduğunu hatırlamış ve 16 Nisan 1993’te, aralarında Srebrenitsa’nın da yer aldığı bazı bölgeleri “Güvenli Bölge” olarak ilan etmiştir. Güvenli Bölge olarak ilan edilen Srebrenitsa, Birleşmiş Milletler Barış Gücü tarafından silahtan arındırılmış ve bölgede dört yüz kadar Hollanda askeri, bölgenin güvenliğinin sağlaması amacıyla görevlendirilmiştir. 

1995 yılının 11 Temmuz’una gelindiğinde, sadece adı “Güvenli” olan bölgede-Srebrenitsa’da, Bosna Sırp Ordusu katliama başlamış, bölgede güvenliği sağlamakla görevlendirilmiş dört yüz Hollanda askeri ise bölgenin güvenliğini sağlamak ya da en azından bu yönde tedbir almak yerine katliamın seyrini tercih etmiştir. 12 Temmuz 1995 günü ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olağanüstü toplanmış ve aldığı kararda Sırp kuvvetlerinin, “Güvenli Bölge” dışına çıkması gerektiğini ifade etmiştir. Elbette bu karar Sırp kuvvetlerince ciddiye alınmamış ve kuvvetlerin bölgedeki fiilleri artarak sürmüştür. Bu kararın Sırp kuvvetlerince dikkate alınmaması ve kuvvetlerin katliama devam etmeleri, kararın gerçek amacının Sırp kuvvetlerini bölgeden uzaklaştırmak ve kıyıma son vermekten ziyade dünya kamuoyunda oluşacak tepkinin bir nebze kırılması olduğunu ortaya koymaktadır. 

Sekiz binden fazla insanı katledenler, çok sayıda toplu mezar kazmışlar ve katlettikleri masum insanların parçalarını bu mezarlara gömmüşler; bulunmasını istemedikleri bazı mezarları, daha sonra açıp farklı yerlere nakletmişlerdir. Soykırımın failleri, 1992 yılında ad hoc yapıda kurulan Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (Eski Yugoslavya’nın Topraklarında 1991 Yılından Bu Yana Uluslararası İnsan Haklarını Çiğnemekle Sorumlu Kişilerin Cezalandırılması İçin Kurulmuş Uluslararası Mahkeme)’nde yargılanmıştır. Uluslararası Adalet Divanı da 26 Şubat 2007 yılında verdiği kararda, yaşanan olayları soykırım olarak kabul etmiş ancak Sırbistan’ın, olaylarda devlet örgütüyle bir bağ bulunamadığı gerekçesiyle, soykırım açısından sorumluluğunun olmadığını ifade etmiştir.1 

1960’lı yılların sonunda Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi ile adını duyduğumuz, “milletlerarası emredici hukuk normu (Jus Cogens)” olmaya aday normların başında acaba soykırımı yasaklayan kurallar da yer alıyor olabilir mi? Ya da Aralık 1948’de, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi” Srebrenitsa’da gerçekleşen soykırımla ihlal edilmiş olabilir mi? 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilk maddesi, insanların birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla hareket etmeleri gerektiğini söylerken; Srebrenitsa’da yaşananlar kardeşlik anlayışı ile nasıl bağdaştırılabilir? Bütün bu sorulardan -insanlık adına- daha önemlisi 8372* masum insanı zalimce katledenler, vicdanlarını hangi toplu mezarlara gömmüşlerdir? 2

Srebrenitsa’da hayatını kaybedenlerin büyük kısmı halen Bosna Hersek’in doğusundaki toplu mezarlarda yatıyor.

Başlık, TRT’nin 2011’de yayınlamaya başladığı “Mavi Kelebekler” isimli dizisinden esinlenerek belirlenmiştir. “Avrupa’nın ortasında ama insanlıktan çok uzakta, tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan soykırımda hayatını kaybeden Boşnak Halkının aziz anısına…” cümlesiyle başlayan diziyi internet ortamında da bulabilirsiniz. Bosna ile mavi kelebekler arasındaki bağa değinecek olursak; Mavi kelebekler, Bosna’da katledilen insanların bir anlamda çığlığıdır. Toplu mezarların bulunduğu bölgelerde, Artemisia Vulgaris (Misk Otu) isimli bitkideki artış, bu bitkiyle beslenen mavi kelebeklerin sayılarını da arttırmıştır. Bu bitkinin ve mavi kelebeklerin bazı yerlerde artış göstermesi, çok sayıda toplu mezara ulaşılmasını sağlamıştır.

1Sözü edilen 27 Şubat 2007 tarihli Uluslararası Adalet Divanı kararına ulaşmak için tıklayınız:  https://www.icj-cij.org/en/case/91/judgments


28372 sadece 11 Temmuz 1995 günü Srebrenitsa’da gerçekleşen katliam sırasında öldürülen insanların sayısıdır. 1992 yılı başlarında başlayıp 1995’e kadar devam eden süreçte hayatını kaybedenlerin sayısının, sekiz binin çok daha üzerinde olduğu bilinmektedir.

YAZI İÇİ GÖRSEL İÇİN KAYNAKÇA:

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42074470

Görsel lisansı: https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Srebrenica_massacre_memorial_gravestones_2009_1.jpg

KEMAL CAN ONBAŞILAR

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ

Leave a Comment