Posted on: Şubat 18, 2021 Posted by: admin Comments: 0

Felsefe tarihinde genellikle birtakım sorulara cevaplar verilmeye çalışılmıştır. Bu sorulara cevap verilirken ya önceki cevapları yanlışlayarak başka bir cevap ileri sürülmüş ya da önceki cevaplardan bağımsız olarak düşünülüp başka bir cevap verilmeye çalışılmıştır. Burada konumuz ile ilgili olan nokta; önceki cevapları yanlışlamaya çalışanlar bununla yetinmeyip doğru cevabı bulmaya çalışmışlar ve genelde öncekilerden farklı bir cevap bularak başka bir görüş ileri sürmüşlerdir. Önceki cevapları yanlışlamaya çalışmak yanlışlanmaya çalışılan bu önermenin karşıtını savunmak iken farklı bir görüş ileri sürdüklerinde ileri sürülen görüş yanlışlanmaya çalışılan önermenin karşıtı olmaz. Her ne kadar yeni önerme eski önermenin karşıtını içeriğinde barındırsa da yeni ve eski önerme bütün olarak incelendiğinde birbirlerinin karşıtı değildir. Yani bu önermeler arasında matematik ve fizikteki gibi bir karşıtlık (Kant’ın deyimiyle ‘real repugnans’ yoktur.
Bir örnekle bunu kanıtlamaya çalışacağım. Örneğin “Doğru bilgiye nasıl ulaşılır?” sorusuna verilen cevapları(önerme) p,q ve t adı altında inceleyelim.

                p:Doğru bilgiye ancak akıl ile ulaşılır(Rasyonalizm).
                q:Doğru bilgiye ancak deney ve gözlem ile ulaşılır(Emprizm)
                t:Doğru bilgiye ancak sezgi ile ulaşılır(Entüisyonizm,Sezgicilik)

Bu 3 önerme arasında çelişki vardır. Fakat herhangi ikisi arasında bir karşıtlık yoktur. Çünkü bu 3 önermede doğru bilgiye ulaşma araçları birbirinden farklı araçlar oldukları için birbirlerinin karşıtı olduğunu olduğunu varsayarsak bu 3 önermeden herhangi ikisi arasında paralellik olması gerektiği sonucuna varırız. Çünkü 3 önermenin olduğu bir durumda 2 tane karşıtlık varsa mutlaka bir tane de paralellik olması gerekir.
Örnek üzerinden somutlaştıracak olursak p q’nun, q da t’nin karşıtı ise p ile t arasında bir paralellik olması gerekir. Fakat p ve t önermelerinde doğru bilgiye ulaşma aracı birinde akıl iken diğerinde akılla paralellik derecesinde bir bağı bulunmayan sezgidir. Yani p ve t önermeleri arasında bir paralellik yoktur.

Bu önermelerin tamamen içeriklerinden yola çıkarak aralarında bir karşıtlık bulunmadığını, sadece çelişkinin olduğunu ise şu şekilde kanıtlamaya çalışacağım:
2 önermenin birbirinin karşıtı olduğunu kabul edebilmemiz için hiçbir ortak noktasının-özelliğinin- olmaması gerekir. p ve q önermelerini incelediğimizde birinde doğru bilgiye ulaşma aracı akıl iken diğerinde gözlem ve deneydir. Bu 2 önermenin ortak tarafı ise doğru bilgiye sezgi ile ulaşılamayacağını içeriklerinde barındırmasıdır. Yani hem p hem de q önermesi içeriğinde t’nin karşıtını barındırır.

Hangi önermeler arasında karşıtlık bulunduğuna da değinmek istiyorum. Bir önerme ortaya atıldığı anda o önermenin karşıtının da ne olduğu o anda ortaya çıkar. Çünkü bir önermenin karşıtı da önermenin kendisi gibi tek olur. Yani bir önermenin karşıtı birden fazla olamaz.
Örnek için kullandığım p,q ve t önermelerinin karşıtları ise şu şekildedir:

                    p’nin karşıtı: Doğru bilgiye akıl ile ulaşılamaz.
                       q’nun karşıtı: Doğru bilgiye gözlem ve deney ile ulaşılamaz.
                       t’nin karşıtı: Doğru bilgiye sezgi ile ulaşılamaz.

Yukarıda örneklerle açıklamaya çalıştığım basit ve küçük gibi görünen bu akıl yürütmeler daha komplike olan siyasal ve felsefi düşünceleri yorumlarken yapıldığında daha büyük yanılgılara sebep olmaktadır. Bu yanılgılara, yani karşıtlık olup olmadığı üzerindeki yanılgılara, düşülmemesi için karşılaştırılan önermelerin ortak noktası olup olmadığına bakılmalıdır.2 önerme arasında ortak nokta varsa karşıt olmazlar. Günümüzdeki mevcut siyasal ve felsefi düşüncelerin birçoğunun birkaç ortak noktası vardır. Örneğin; ‘insan iradesi özürdür’ ve ‘devlet mekanizmasının olması gerektiği’ bilgisini birçok siyasal düşünce bünyesinde barındırır.
 

İnsan psikolojisi bir bireyi tanıma aşamasında iken bireyin söylemlerini bir an önce bir kalıba sokmaya meyilli olduğu için genelde karşıtlık yanılgısı nedeniyle bireyi elde yeterli veri olmadan bir kalıba sokma yanılgısına düşülüyor. Bu yanılgıya düşmemek için elimizde yeterli sayıda ayırt edici veri olmalıdır. Burada önemli olan verilerin ayırt edici olmasıdır. Çünkü kişinin benimsediği siyasal veya felsefi düşünceyi tespit etmeye çalışırken ortak noktaların bir önemi yoktur. Bunu şu örnekle açıklamaya çalışacağım: Mevcut siyasal ve felsefi düşüncelerin tümünü kapsayan bir evrensel küme olsun. Bu evrensel küme içinde her bir düşüncenin temsil edildiği kümeler olsun. Bu kümelerin kesişen ve kesişmeyen bölgeleri olmalıdır. Kesişen bölgeler ortak özellikleri, kesişmeyen bölgeler ayırt edici özellikleri ve her bir nokta bir veriyi temsil eder. Bizim düşünceyi tespit ederken yapmaya çalıştığımız şey ise bu evrensel kümedeki belirgin noktaların(verilerin) hangi kümeye ait olduğunu bulmaktan başka bir şey değildir. Bu kümelerin kesişen bölgelerindeki sonsuz sayıda veriye sahip olsak da düşünceyi tespit edemeyiz. Tespit edebilmemiz için kesişmeyen bölgelerdeki verileri bilmeliyiz.

Amacım siyasal ve felsefi düşünceleri ortak ve ayırt edici özellikleriyle ele alarak karşıtlığın olup olmadığı üzerinde değerlendirmede bulunmaktır. Bu yazı ise anlatacaklarımın mantıksal temellerini ortaya koymaya çalışmaktadır.                       

ABDULSAMET GÜL

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ

Leave a Comment