Posted on: Şubat 18, 2021 Posted by: admin Comments: 0

Youtube videosuna erişmek için: https://youtu.be/CjbgKtCYxhQ

Öncelikle Ek’ in bu esri üzerine söylediği birkaç cümleyi paylaşmak istiyorum.

“Daire, hayatın zengin gösterisinin ortaya çıktığı, kendimize ve başkalarına yakın bir yerde geçirdiğimiz yerdir. Fakat aynı zamanda “daire”, “ayrılık” ve “tecrit” anlamına gelir – aynı anda kişisel ve “ayrı” olabilecek bir yer. Bale başlığı, Paris’teki ikinci hazırlık aşamasında zorlayıcı hale geldi, bir hikaye anlatmayan ancak bu anahtar kelimeyle ilişkilendirilebilen çeşitli görüntü ve eylemler yaptığı gibi kapsüllendi. Bununla birlikte, her şey kavramla bağlantılı değildir. Bir zebra geçişi göreceksiniz. Gerçekte, Paris’teki Mistral Bistro’nun önünde, uzun yıllar boyunca yoldan geçenlerin günlük etkileşimini gözlemleme fırsatına sahip olduğum belediye tiyatrosunun yanında yer almaktadır.”

Ek’in kendi cümlelerinden de anlaşılabileceği gibi Daire adlı bu eserinde, bir dairede insanın tek başına ve insanların başkaları ile hiçbir şekilde kendinden ödün vermeyerek, kendi veya kendileri kalarak yaşayabilecekleri olaylardan bazılarını farklı sahnelerle gözler önüne sermiştir. Tüm koreografi bölümlere ayrılmıştır.  Eserde bu bölümlerde sahne geçişleri çok bellidir. Olaylar tek bir mekanda değil de birden fazla mekanda gerçekleşmiştir. Mekan algısının değiştirilmesinde Ek’ in bu eserde sahnede kullandığı nesneler büyük rol oynar. Bu nesneler aynı zamanda dansın arkasındaki hikayeyi de çözümlemeye yardımcı olur. 

Dansın hareketlerinde Ek’ in benimsediği akışkanlığı hissederiz. Vücut ayrı ayrı parçalardan bir araya gelmiş ve bundan dolayı sert hareketlerle birbirinden ayrılan uzuvlar gibi gözükmemektedir. Bunun yerine tek bir bütün olan vücut esnektir. Burada kastedilen esneklik yapılması zor, klasik baledeki gibi doğaya aykırı hareketler ve esneklikler değil de tıpkı bir ipin bir ucundan sallandığında ipin devamının da ona göre aynı şekilde dalgalanmasını sağlayan esnekliktir. Bu ise eserde bulunan kişiler arası etkileşimin ve seyirciye yansıtılmak istenenin daha rahat bir şekilde iletilmesini sağlar. Çünkü akışın bulunduğu yerde aktarım, eğer akış ile aynı doğrultuda ise çoğunlukla daha kolay gerçekleşir. Ek bu akışı kullandığı müzik ile de güçlendirir. Kişi sayısının az bulunduğu ve hikayenin durgunlaştığı yerde müzik de genel olarak durgunlaşır. Bu, seyirciye anlatılmak istenen sayıca az kişi arasındaki iletişimin ve kendi başına kalmışlığın müzik ile de aynı hissi oluşturarak, pekiştirilmiş şekilde karşıya geçmesini kolaylaştırır. Bunun tam tersi de kişi sayısının ve sahnedeki dansçılar arasındaki iletişimin arttığı yerlerde geçerlidir. Müzik genel olarak ritim&hız açısından artar ve kişi sayısının artışının getirdiği iletişim karmaşası pekiştirilir. Müziğin bu şekilde kullanılması, dansın hikayesinin daha zor bir şekilde karşıya iletilmesine özellikle çabalamak gibi de yorumlanabilir çünkü sahnedeki kişi ve iletişim sayısının artması ile gerçekleşen hikayenin ve anlamın genişlemesi, zaten seyircinin hikayeyi almasını zorlaştırır. …ama şöyle bir gerçek vardır ki sahnedeki dansçı sayısının ve dansçılar arasındaki iletişimin artması, Ek’ in Daire adlı bu eserinde hikayenin çok da genişlemesine sebep olmaz. Sahnedeki kişi sayısı ne kadar artsa da bu kişiler birbirleri ile uyum içinde dans etmekte ve genel olarak sahnenin uç köşelerinde kendilerine ait yeni hikayeler yaratmamaktadır. Danstan çıkarılacak yorum elbette kişiden kişiye göre değişse de ortada anlaşılabilecek bir mesaj olduğundan bahsedilebilir. Ek’ in bu koreografide kullandığı müzik ise Mats Ek’in koreografisinin karakteristiği olan klasik, caz, hard rock, rap, hip hop ve pop’un kaynaşmasıdır.

Daire adlı bu Mats Ek eserinde bölümleri; Banyo, Televizyon, Yaya Geçidi, Mutfak, Çocuk Oyunları, Vals (Dört Çift), Elektrik Süpürgelerinin Yürüyüşü, Embriyoların İkilisi, İki Büyük Adım, Güvenlik Bariyerleri ve Bitiş olarak özetlenebilir. Mats Ek’ in yukarıda verdiğimiz kendi cümlelerinde de söylediği gibi eserde bulunan her şey kavramlarla ve hikaye ile bağlantılı değildir. Bazı bölümler tamamen eserin genel örgüsünden uzaktır.

Eserde bulunan bazı bölümlere öznel bir değerlendirme yapmak gerekirse şöyle özetleyebiliriz:

Banyo bölümü insanın kendi fiziksel çıplaklığı ile yüzleştiğinde yaşadığı bedenini keşfetme ve maddi kirlerden arınmanın rahatlığını anlatır. Çıplaklık tamamen doğal bir olay olmasına rağmen insanoğlu çıplaklığın doğada bulunan düzenini koruyamamış ve tamamen olayı karmaşaya çevirmiştir. Bu karmaşa ise insanlığın uzun bir süre daha kendi kendine içinde boğulacağı bir konu halini almıştır.

Televizyon bölümü kişinin yalnız kaldığında yaşadığı iç sıkıntısını farklı açılardan ele alır.

Mutfak bölümünde iletişim sıkıntısı yaşayan bir çiftin birbirlerinin özlerine duyduğu sevginin aslında beraber yaşamaya yetmeyeceğini anlatır. Bir çocuk sahibi olmak maalesef ki bu durumda yanlış bir karardır çünkü çocuk anne, babanın karşılıklı iletişiminden beslenir ve ona göre yetişir. Çocuğun pişmesine, olgunlaşmasına etki eden bu iletişim ne yazık ki çocuğun da hayatını kötüleştirir.

Embriyoların İkilisi bölümü anne karnından emeklemeye kadar bebeğin dış dünyayı keşfediş şeklini ve kendisinin farkında olma sürecini anlatır.

İki Büyük Adım bölümü ise belki de eserin en etkili bölümüdür. Bu bölümde cinsellikten ne kadar hoşlanılmasa da aşkta vazgeçilemez olmasından bahsedilir. Çiftler arasında birbirine karşı duyulan cinsel istek aşk ile harmanlanırsa koparılması zor bir bağ oluşturur.

TUĞRA BERTUT

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ

Leave a Comment