Posted on: Nisan 10, 2022 Posted by: admin Comments: 0

Bu yazımda Kafka’yı seçmemin nedeni kendisi de bir hukukçu olan yazarın hem hukuk hem toplum sistemi ile ilgili eleştirel yorumunu sizlere sunmak ve bir hukukçu adayı olarak kendi fikirlerimi de bu kitaplar üzerinden sizlere aktarmaktır.

Öncelikle Franz Kafka kimdir bununla başlayalım. Almanca konuşan Bohemyalı (Çek Cumhuriyeti) roman ve hikâye yazarıdır. Hukuk eğitimi aldıktan sonra bir sigorta şirketinde çalışmaya başlamıştır. 40 yıllık kısa bir ömür geçirmiştir.

Kısa süren ömrüne rağmen edebi dünyayı hissedilir şekilde etkilemiştir. Edebi kişiliği içinse daha çok tuhaf veya sürrealist önyargılarla ve anlaşılmaz sosyal-bürokratik güçlerle karşı karşıya kalan izole kahramanlar yaratan ve yabancılaşma, varoluşsal kaygı, suçluluk ve saçmalık temalarını eserlerinde yansıtan bir yazardır diyebiliriz. “Kafkaesk” terimi de bu tür içeriğe sahip eserler için kullanılan bir terimdir. Kendisi ile ilgili Çek vatandaşların onu Almanca yazdığı için sevmediği gibi bir söylem de vardır ancak zannımca bu dedikodu edebi kişiliğine leke süremeyecek bir safsatadan ibarettir.

Hukuk eğitimi aldıktan sonra sigorta şirketinde çalıştığını belirtmiştik. Dönüşüm romanında da başkarakterimiz pazarlamacı olarak çalışmakta. Aslında bunu Kafka’nın hayatının bir yansıması olarak anlamlandırabiliriz zira ana karakter ile kendisini örtüştürüyor. Kitabın kısa bir özetini yapmak gerekirse Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendini yatağında dev bir böcek olarak bulur ve aklına gelen ilk şey işe nasıl gideceğidir. Bu durumdayken bile ilk düşündüğü şeyin iş olması bu düzenin bizleri nasıl köleleştirdiğinin adeta bir yansımasıdır. Başta zorluklar çeker. Belli bir noktaya kadar özellikle kız kardeşi ve bakıcısı ona destek olur ancak bir süre sonra aile onu çekilmez, gereksiz ve pis bir yaratık olarak görür. Ölümüne dahi kimse üzülmez. Kendi hayatı da bu şekilde despot bir baba ile geçmiş Kafka babasının onun üzerindeki tesirinden çok etkilenmiştir. Ailesi bir bakıma onu sadece eve para getiren, geçime yardım eden bir “şey” olarak görmektedir. Kendi hayatında da debelenip duran sevgi görmeyen bir kişi olan Kafka eserlerinde bu yalnız kalmış kişiyi değişik metaforlarla bizlere sunar.

Dava adlı eseri hakkında da görüşlerimi sizlere sunmak istiyorum. Dava kitabında suçunun dahi ne olduğunu bilmeyen Josef K. bir gün evine gelen görevlilerden tutuklanacağını öğrenir. Kitap boyunca suçunu öğrenmeye, davayı olumlu şekilde ilerletmeye ve tabiri caizse bu işten yırtmayı planlar. Ancak sona geldiğimizde kahramanımız bu kadar uğraş sonucu ne suçunu öğrenir ne de davadan kurtulur ve hazin sonu ile hayata veda eder. Dava kitabında o dönemin hukuk sisteminin ne kadar karmaşık ve aslında adaletsiz olduğuna vurgu yapılır. Josef K. sürekli yargıçları tanıyan insanlar bulup onlardan yardım almaya çalışır çünkü davasını en kısa sürede ve en iyi şekilde bitirmek istiyordur. Bu da yozlaşmış hukuk sisteminin nasıl işlediğini, adaletin hiçbir şekilde olmadığı sonucuna götürür bizi. Zira başkahramanımız suçunu bilmeden ölmüştür ve bu da bizlerde adalet aramanın o dönemlerde anlamsız ve boşa bir çaba olduğu izlenimini uyandırır.

Bu ve benzeri kitaplardan (Suç ve Ceza, İvan İlyiç’in ölümü, İki Şehrin Hikayesi vb.) hukukçuların alacağı dersler vardır. Zira hukuk sadece kanunları bilmek değildir. Aynı zamanda bunları vicdan ve adalet anlayışıyla hukukçunun sindirmesi ve meslek hayatına uygulaması demektir. Bu kitaplarla hukukçu hem kendi yolunu hem toplumların yolunu aydınlatmalıdır.

Franz Kafka’yı tanıdığımız için kendisine değil arkadaşı Max Brod’a teşekkür etmeliyiz. Zira onu yazmaya teşvik eden, yazılarına değer veren odur. Kafka öldükten sonra bütün eserlerinin yakılmasını istemesine rağmen Brod bunları tam tersine yayınlar. Eğer bugün Kafka hakkında konuşabiliyor onun özgün ve analizci kimliğinin yansımaları olan eserlerini okuyabiliyorsak Max Brod’un bunda en az Kafka kadar emeği vardır.

Yazımı Kafka’nın kendi ve dönemin toplum düzeni ile ilgili görüşleriyle bitirmek istiyorum.

Sonsuzluk olsam bile kendimin içinde çok darım.

Kendimden başka hiçbir eksiğim yok.

Bürokrat için insanca ilişkiler değil, yalnızca nesne ilişkileri vardır. İnsan evraka dönüşür. Evraka verilen sayı ile belirgin kılınan, ölmüş bir varlık olarak evrakın akışına girer. Bu varlık, şahsen çağrılığı zaman bile bir kişi değil, yalnızca ‘olay’dır. ‘Konu’ ile ilgili olmayan ne varsa akıp gitmiştir. Resmi dairelerin koridorları aşağılanma kokar. Sigara içmek kesinlikle yasaktır. Bu yasağın kapsamına soluk almak da girer. Buna karşılık yürek çarpıntısına izin vardır, dahası çarpıntı olması istenen bir şeydir. Her türlü ümit uçup gider. Kapıdan kapıya gönderilen kişiye suçluluk duygusu aşılanır. Buraya giren, yalnızca bir vizite kâğıdı ya da pasaportunun uzatılmasını istese biIe kendini suçIu duyumsar. En iyi olasılıkla bir dilek sahibidir, aslında ise suçludur.

KAYNAKÇA

https://www.youtube.com/watch?v=nX7w531xH2w

https://tr.wikipedia.org/wiki/Franz_Kafka

https://www.youtube.com/watch?v=wkPR4Rcf4ww

Didem Özdemir
Didem Özdemir

Merhaba. Ben Didem Özdemir. 2003 İzmir doğumluyum. Bornova Anadolu Lisesi mezunuyum. Hacettepe Hukuk 1. Sınıf öğrencisiyim. Bu döneme kadar birçok alanda farklı uğraşlarım oldu. İlkokul-ortaokul yıllarımda tiyatro ile uğraştım. İzmir  Han Tiyatrosu bünyesinde 1 sene hem tiyatro hem şan eğitimi aldım ve bu uğraşlarımı ortaokulumda da devam ettirdim ve birkaç oyunda da yer alma fırsatım oldu . Bu yıllarda lisanslı voleybol oyuncusu olarak farklı kulüplerde yer alıp birçok maçta oynama imkanı buldum. Lise yıllarımda step ve Latin dans ile ilgilendim ve yarışmalara katıldım. Lisemin bir organizasyonu ile huzurevi ziyaretleri gerçekleştirdik ve oradaki büyüklerimizin deneyimlerinden dersler çıkarmak üzere onlarla sohbet ettik. Bunlara ek olarak AIESEC programına katıldım. Bu program kapsamında yabancı uyruklu öğrencilerle buluşup ‘’ Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ‘’ başlığı altında sunumlar ve başka dikkat çekici çalışmalar yaparak hem kültürlerarası bir bağ kurduk hem de ortak bir dille dünyanın geleceği hakkında büyük önem arz eden konular üzerine fikir alışverişinde bulunduk. Elbette bu süreç içerisinde edebiyatla aramdaki bağı hiç koparmadım. Okuyup yeni bilgiler edinmek, farklı dünyaları algılayabilmek için kitaplarla, filmlerle aramda sıkı bir bağ kurdum. İlgi alanlarım arasında sinema ve arkeoloji de bulunmakta. Bunlarla ilgili de eğitimler almak planlarım arasında.

Leave a Comment