Posted on: Şubat 19, 2022 Posted by: admin Comments: 0

İktidar olmak mı zordur yoksa iktidarda kalmak mı?

İktidarın sahibi, iktidarı elde ettikten sonra iktidarda kalmak için gösterilecek reaksiyonları kestiremez. Çünkü sahip olduğu iktidarda, koruduğu menfaati kazanmak isteyen potansiyel iktidarlar vardır. Bu potansiyel iktidarlar, menfaatini koruyan iktidarı devirmek için birden çok oyun tertipler. Bu oyunları kestiremeyen mevcut iktidar, bu oyunlara karşı önlemler alır. Aldığı önlemlerin başarısı neticesinde iktidarını korur.

İktidarlar, iki aşamada iktidar olur: İlk aşama menfaat kazanma aşaması, ikinci aşama ise kazanılan menfaati koruma aşamasıdır. Amaçladığı menfaate ulaşmak isteyen iktidar, karşısında ulaşmak istediği menfaate sahip olan iktidarı muhakkak bulur. Bu iktidarın elinden menfaatini almak için mücadele eder. Menfaati kazanan iktidar, artık ilk aşamayı atlatmış olur. Lakin en önemli aşama sahip olunan menfaati koruma aşamasıdır. İktidar, menfaatini korumak için yeni menfaatler kazanmak zorundadır. Çünkü yeni menfaat kazanamayan iktidarın mevcut menfaatini elinden almak isteyen birden çok iktidar vardır. Bu iktidarlara karşı kullanılacak en önemli silah, menfaat kazanmaktır. İktidar sahibi, başka menfaatler kazanmak için de başka iktidarları karşısına almak zorundadır. Tarihte yaşanmış birçok hadisenin iktidar çatışması temelli olduğu ve bu hadiselerde, başarıyı hanesine yazdıran iktidarın, daha sonra muhakkak başka olayları tetiklemesi, menfaatini koruma içgüdüsünün bir sonucudur.

Belirli dönemlerin belirli anlayışı vardır. Keza bu iktidar kavramı için de geçerlidir. Her dönemde iktidar anlayışı değişmektedir. Orta Çağ’a kadar silah ve toprak temelli iktidar anlayışı Yeni Çağ’la birlikte bilimsel ve ekonomik iktidar anlayışına evrilmiştir. Her devirde iktidar anlayışının unsurlarına sahip olanlar, en güçlü iktidarı elinde bulundurmuştur. Orta Çağ’a kadar olan dönemde Roma, Makedonya, Osmanlı ve Moğol İmparatorluklarını; Yeni Çağ ve günümüze kadar olan dönemde Britanya Krallığı, İspanyol Krallığı, ABD, Rusya ve Çin’i bu şekilde anlamalıyız. Pek tabii olarak hayat pratiği, sadece devlet temelli iktidarın varlığını göstermez. Ekonomik gücü yüksek olan birçok kişi ve şirketin, devletlerden daha güçlü iktidarı olabilir. Doğu Hindistan Şirketi’nin, döneminde karşısındaki devletleri dize getirecek bir iktidara sahip olması, tek güçlü iktidarın devlet olduğu görüşünü çürütür. Keza devlet iktidarı da tek bir iktidardan oluşmaz. Devlet, içerisinde iktidarlar barındırır. Bu, devlet olmanın tabii sonucudur. Çünkü geniş kapsamlı iktidara sahip olmak, içinde başka iktidarları barındırmayı gerektirir. Bu iktidarlar üzerinde etkisi yüksek olan devletin, içerisinde barındırdığı iktidarları istediği gibi kullanma imkanı doğar. İçerisinde güçlü iktidarlar barındıran devletler, bu iktidarları kullanarak uluslararası arenada söz geçirebilecek düzeye erişir. Lakin içerisinde bulunan iktidarları kontrol edemeyen devletin iktidarı sönükleşir ve içerisinde barındırdığı iktidarların maşası konumuna gelir. Tarihte güçlü diyebileceğimiz devletlere etki eden devlet-dışı iktidarlar hep var olmuştur. Rus oligarkları olan Prohorov, Potanin, Abromovic ve Hodorkovski’nin Sovyetler Birliği’nin dağılma döneminden Rusya Federasyonu’nda Putin’in başa geçmesine kadar iktidar kurmaları, devlet-dışı iktidarın varlığının en tipik örneğidir.

Tarih bize iktidarların çatışmasını gösterir ve ne tesadüf ki gelişen dünyada iktidar çatışmaları daha çok artmıştır. Günümüz dünyasının hızlı gelişen yapısı, iktidar alanlarını daha çok çeşitlendirmiştir ve çeşitlendirecektir. Günümüzde büyük endüstri kalemlerine sahip iktidarlardan bahsediyoruz. Gıda endüstrisi iktidarı, teknoloji endüstrisi iktidarı, ham madde iktidarı, tarım endüstrisi iktidarı, ilaç endüstrisi iktidarı ve dahasının varlığı, gelişen dünyada yeni iktidar alanlarının varlığıyla çeşitlenmiştir.

İktidarların çok çeşitli olduğundan bahsettik. Bu iktidarlardan kanımca en önemlisi insanın kendine olan hakimiyetidir. Kendine hakim olan ferdin iktidarı, iktidarların en yücesidir. Bu kişi, iktidarı menfaat kazanma ya da koruma şeklinde kazanmaz ve sürdürmez. Ki bu menfaatlere de ihtiyaç duymaz. Kendi hakimiyetinden dolayıdır ki hiçbir iktidarın onun üzerinde hakimiyet kurmasına izin vermez. İnsani zaaflarından kaynaklanan düşünce ve duygularından da asla tedirgin olmaz. Çünkü kendine hakim insan, kendini tanıyordur ve kendinden emindir. Hiçbir akım ve beraberinde esen rüzgar onu kendinden alıkoymaz. Bunun en güzel örneği, hayatı dolu dolu yaşadıktan sonra belirli bir yaşa gelmiş ve artık kendini tanımış fertlerin, kendilerini tanımış olduklarının hal ve hareketlerine yansımasıdır.

Bu bahisle yazıma divan edebiyatımızın büyük şairlerinden Nesimi’nin şu mısralarıyla veda etmek istiyorum:

“Can ile cihan benim, dünya ile zaman benim

Ama ne dünyaya, ne zamana sığmazam”

Kadir El
Kadir El

Merhaba,ben Kadir El.2 Aralık 2002 doğumluyum.Adana’da yaşıyorum.Lise öğretimimi Borsa Anadolu Lisesi’nde tamamladım.Şu an Hacettepe Üniversitesi Hukuk programındayım.İlgi duyduğum alanlarda yaptığım inceleme sonucu tabii gelişen muhakeme süreciyle aklımdakileri paylaşmak için yazılar yazıyorum.

Leave a Comment