Posted on: Şubat 18, 2021 Posted by: admin Comments: 0

İyi bir hukukçu, suçluları cezalandırmaktan çok, suçu önlemeyi düşünmelidir.

Charles de Montesquieu

Ölüm cezası, bir devletin suçun karşılığı olarak bir mahkûmun hayatına son vermesidir.Ölüm cezasına çarptırılan kişinin cezasının infaz edilmesine idam denir.

Ölüm cezası, suçu cezalandırmak ve siyasi ve dinî ihtilafları bastırmak amacıyla geçmişte çoğu toplum tarafından kullanılmıştır. Tarihsel olarak, ölüm cezaları sıklıkla işkence eşliğinde infaz edilmiş ve halka açık olarak yapılmıştır. Buna örnek olarak Fransa’daki Gréve Meydanı verilebilir. Halk burada yapılan idamlara ibret-i alem olması için tanıklık edebiliyordu. Bu durum bir süre sonra ibret-i alem olma meselesi olmaktan çıkıp halkın merakını körükleyen bir nevi teatral etkinliğe dönüştü. Halk idam mahkumunu görmek için saatler öncesinden meydanda kuyruklar oluşturuyordu.

Şu anda, 58 ülkede hâlen ölüm cezası kullanılmaktadır. 98 ülke ölüm cezasını hukuken (de jure) tamamen kaldırmış, 7’si savaş suçları ve istisnai durumlar dışında kaldırmış, 35’i ise fiilen (de facto) ölüm cezasını uygulamadan kaldırmıştır. Uluslararası Af Örgütü, 140 ülkeyi hukuken ya da fiilen idam karşıtı, 58 ülkeyi idam taraftarı olarak sınıflandırmaktadır. Ölüm cezası en yaygın olarak Asya’da kullanılmaktadır, infazların %90’ı Asya kıtasında gerçekleşmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2007, 2008 ve 2010’da ölüm cezalarını uygulamama çağrısı yapan kararlar almıştır. Avrupa Birliği’nde, Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi’nin 2. maddesi gereği ölüm cezası kullanımı yasaktır. Avrupa Birliği’ne ek olarak, Türkiye ve Rusya’nın da üyesi olduğu Avrupa Konseyi de üyelerinin ölüm cezasını kullanmasını yasaklamaktadır. Bu doğrultuda Türkiye’de ölüm cezası 1984’ten beri uygulanmamakta, 2004’ten beri hukuk sisteminde mevcut bulunmamaktadır.

Ölüm cezası oldukça tartışmalı bir konudur. Ölüm cezasını destekleyenlerden bazıları burada esas olanın suçluları ve suç işlemeye niyeti olanları caydırmak değil insanın vicdanındaki adaleti ve adalete olan güveni sağlamak olduğunu belirtmektedir. Bazıları ise caydırıcılık payının olduğunu öne sürmektedir. Hatta kimisi kişinin cinayet işlediği anda yaşama hakkını kaybettiğini belirtmektedir. Tarihte idam cezasının destekçileri arasında Jean Jack Rousseau, Voltaire, Charles de Gaulle, Hillary Clinton, George W. Bush gibi isimler yer almaktadır. Ölüm cezasına karşı olanlardan bazıları ölüm cezasının caydırıcılığı olmadığını örneğin ABD’de suç oranlarının azalmadığını, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ndeki “Hiç kimseye işkence yapılamaz ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele uygulanamaz.”  maddesine aykırılık oluşturduğunu belirtiyor. Bazıları ise bu durumun devletin elinden çıkan bir şiddet olduğunu, şiddete şiddetle karşılık vermenin yalnızca daha fazla şiddet doğurmuş olacağını öne sürmektedir. Bazıları toplum vicdanını kötü etkilediğini, suç işlemiş olanların topluma kazandırılması gerektiğini öne sürüyor. Tarihte ölüm cezasına karşı olanlar arasında Victor Hugo, Fransız avukat ve siyasetçi Robert Badinter, Fransız Devrimi’nin liderlerinden hukukçu Maximilien de Robespierre, “Suçlar ve Cezalar Hakkında” isimli kitabın yazarı ceza hukukçusu Cesare Beccaria, ABD’nin eski dışişleri bakanı  John Kerry, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyahi devlet başkanı Nelson Mandela yer almaktadır.

İdam cezasına bakışımızı Victor Hugo’nun kültleşmiş eseri “Bir İdam Mahkumunun Son Günü”nden bağımsız düşünemeyiz. Hugo, kitabın konusunu bir gün Gréve Meydanı’ndan geçerken esinlemiştir. Kitabın önsözünde Hugo, belli idam kazalarına değinmekten geri kalmamıştır. Kan donduran bu anlatımlardan kısaca söz etmekle yetineceğiz. Söz etmemiz okurlarımızı elbet rahatsız hissettirecektir lakin gerçekliğe değinmemek doğru olmazdı.  İdam kazalarından birinin bıçağın tek hamlede başı bedenden ayırması gerekirken ilk hamlede ayırmaması, orada bulunması gereken hâkimin bulunmayışı bir katliama sebep olmuştur. Hugo bu konuyu da göz ardı etmemek konusunda yargılayanlara şunlarla karşı çıkıyor; eğer ceza verilenlerin bir daha aynı suçu işlemesinden endişe ediliyorsa müebbet hapis cezası yeterli olacaktır yahut hapishaneden kaçabileceğini düşünenlere ise “Zindancının yeterli olduğu yerde cellada gerek yoktur.” diyerek cevap veriyor. Toplumun intikamını almak isteyenlere gelince intikamın bireysel, cezalandırmanın Tanrı’ya özgü olduğunu toplumun ikisi arasında yer aldığını, intikam almak yerine iyiliğe yönelterek düzeltmek gerektiğini öne sürüyor. Suçluların sonunu görenlerin korkup cayacağını öne sürenlere ise yaşanmış olaylardan örnek veriyor. Saint- Pole’de Louis Camus isimli kundakçının idamından sonra bir grup maskeli kişinin giyotin sehpasının etrafında dans etmeleri, mesajı almaya niyeti olmayanların hiçbir türlü almayacağını gösteriyor. Toplumun vicdanına da sesleniyor Hugo. İki insan tipinden bahseder: İlki ailesi olamayan, hiç eğitim almamış insan. Kimse bu cahil adama ne yapması gerektiğini öğretmediyse onu cezalandırmak doğru mudur? İkincisi ailesi olan insan. Peki o adamı öldürerek arkasında bıraktığı masum ailesine de bir darbe indirilmiş olmuyor mu? Bu adam ceza evinde iken ailesine hizmet etmek için çalışabilir. Bir de rahibin günah çıkarması geleneği var. İdam mahkumları giyotine gitmeden önce bir rahip ile günahları çıkartılırdı. Hugo bu duruma ironik bir eleştiri getiriyor: “O halde bir günahsızı giyotine yolluyoruz.”.  Burada “suçluyu toplama geri kazandırmak, güzele yöneltmek “hususu belki de en çok üzerine düşünülesi konudur. Anthony Burgess’in kült kitabı “Otomatik Portakal” tam da bu konuya değiniyor. Kitabın ana karakteri Alex tecavüzden şiddete birçok suçu işlemiş ve işlemeye teşvik etmiştir. Dönemin hükümeti konu ile ilgili bir çözüm geliştiriyor ve ilk denek Alex oluyor. Önce işlediği suçlardan ötürü ceza evine konularak müeyyidelendiriliyor. Lakin hapiste şiddete, ölüme ve sapıklığa varan olaylar ana karakteri ahlaka uymayan birçok duruma tanık ediyor. En sonunda “topluma kazandırma” deneyi başlıyor. İlk zamanlarda deneğe damar yolundan bir ilaç verilerek toplumun şahit olduğu en kötü, en acımasız katliamlar, tacizler, işkenceler deneğe izletiliyor ve deneğin istemsiz olarak midesi bulanıyor. Denek için katlanılamaz hale gelen bu durum, denek ilaçsız da bu izlencelerden midesi bulandığında son buluyor. Alex’in cezası sonlandırılıyor ve normal hayatına geri dönmesi için topluma salınıyor. Geri döndüğünde ne zaman önceden yaptığı şeyleri yapmaya niyetlense midesi bulanıp başı döndüğü için eylemleri gerçekleştiremiyor. Tabi bunun bazı zararları da söz konusu oluyor. Örneğin ona şiddet uygulayanlara karşılık verip kendini savunamıyor çünkü ne zaman o kişiye vurduğunu düşünse o kişinin dakikalar sonra yerde kanlar içinde yatıyor oluşu zihninde canlanıyor ve hastalanıyor. Alex sonunda bu sebeplerden ötürü hayattan hiçbir tat alamaz hale geliyor ve intihara kalkışıyor. Başına aldığı darbe ile yapılan tüm işlem siliniyor ve eski algısına geri dönüyor yani yine şiddete eğilimli biri haline geliyor. Bu deney siyasetin bir mevzusu haline geliyor ve iktidar da muhalefet de denekleri kendi siyasi amelleri için kullanıyorlar. Aslında burada sorduğumuz soru gerçekten kötüyü iyiye yönlendirebilir miyiz? Bu mümkün mü? Nasıl? Ceza evleri sağlamasını umduğumuz adaleti sağlıyor mu? İdam gerçekten caydırıcı mı? İnsan iyiye yahut doğruya nasıl yönelir? Tüm bu sorular yıllardır felsefecilerin, yasa koyucuların, siyasetçilerin, toplumun aklını kurcalıyor lakin ortak bir yargıda karar kılınamıyor.

İşte idama ilişkin bazı fotoğraflar ve idam yöntemleri:

Resim 1. Kellesi kesilerek idam
Resim 2. Alman Köylüleri Savaşı’nda köylülerin lideri Jakob Rohrbach’ın yakılışı
Resim 4. Fransa’da Anarşistler giyotine götürülürken

KAYNAKÇA

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96l%C3%BCm_cezas%C4%B1

HUGO, Victor. Bir İdam Mahkumunun Son Günü. Türkiye/İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2013.

BURGESS, Anthony. Otomatik Portakal. Türkiye/İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019.

CEYDA VARLIBAŞ

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ

Görsel lisansı: This file is licensed under the Creative Commons Attribution-Share Alike 4.0 International license.

Leave a Comment