Posted on: Şubat 18, 2021 Posted by: admin Comments: 0

Öyküyü sesli dinlemek için:

https://w.soundcloud.com/player/?visual=true&url=https%3A%2F%2Fapi.soundcloud.com%2Ftracks%2F839506603&show_artwork=true&maxwidth=740&maxheight=1000&dnt=1&secret_token=s-khaZ4Sf4PtA

Gökyüzü lacivertin eşsiz tonuna bürünmüştü. Dolunay tüm yıldızların ışığını söndürmek istercesine parlıyor, bu karanlık geceye ışık veriyordu. Havada hafif bir esinti vardı. Nisan gecesinde havayı yumuşatmış, insanların serinlemesine yardım etmişti.

Yeryüzünde insanların şen kahkahalarının sesi duyuluyordu. Caddelerde korna sesleri ve kafelerden gelen şarkı melodileri vardı. Şehir sokak lambalarının da eşliğinde capcanlı gözüküyordu. Şimdi bu şehre uzaktan bakan biri olsa onun bu şatafatlı duruşuna hayran olabilirdi. Bu şehrin içindeki insanların hayatına imrenebilirdi. Onlar gibi yaşamak isteyebilirdi. Oysa şehrin içi yaşayan ölülerle doluydu. Nefes almak yaşamak için yeterli değildi artık. Hiç kimse ruhunun genç yaşta ölmesine engel olamıyordu. Ölü ruhlarının acısını ise bedenlerinin yaşadığını kendilerine kanıtlayarak geçiştiriyorlardı.

İnsanlar kafelerden çıkıp barlara gidiyor, eğlenmeye orada devam ediyordu. Birazdan gece yarısı olacaktı ve aynı kül kedisi masalındaki gibi sahte prensesler sahte at arabalarına binip evlerine gideceklerdi. Tüm bu yaşanacakları bir masaldan ayıran ise her şeyi mükemmelleştiren sihirli değneği olan bir perinin olmayışıydı.

Yeryüzündeki canlı ışıklar ve o yoğun sesler gökyüzüne yükseldikçe azalıyor, en sonunda da kayboluyordu. Gökyüzü sakindi. Sadece dolunay vardı ve hava bulutsuzdu. Esinti hızlanmış ve her seferinde aynı engele çarpmaya başlamıştı.

Gökyüzünü delmeye çalışan gökdelenlerin birinin çatısında kıvırcık saçlı bir kız duruyordu. Uzun kıvırcık saçları esintiyle beraber uçuşuyor, beyaz yüzünü narince öpüyordu. Bu lacivert gecede o güzel yüzü dolunaymışçasına parlıyordu. Öyle çok benziyordu ki yüzü dolunaya, yüzüne dikkatli bakmazsanız gökyüzünde iki tane dolunay olduğunu sanıp hayrete düşebilirdiniz.

Yalnız ters giden bir şeyler vardı. Kıvırcık saçlı kızın gözleri kızarmış, şişmiş ve burnu akmıştı. Acaba ağlamış mıydı? Yoksa üşümüş müydü? Üşüdüyse neden evine gitmiyordu? İyice hızlanan ve bir fırtına kopacağını fısıldamaya başlayan rüzgâra neden meydan okuyordu? Ancak bir deli şu an burada aynı onun gibi duruyor olurdu. Yok yok, mutlaka ağlamış olmalıydı.

Rüzgâr sabaha yankılanacak kokuyu şehrin her köşesine götürürken kıvırcık saçlı kız dolunaya bakıyordu. Hava bulutlanmaya başlamıştı. Belki birazdan yağmur da yağardı.

Kıvırcık saçlı kız derin bir nefes çekti içine. Derken oksijen, hüzünden kararmış ciğerleriyle buluştuğunda uzun bir öksürük krizine kapıldı kıvırcık saçlı kız. Onun öksürmesini duyan, gören biri olsa onun sigara tiryakisi olduğunu düşünebilirdi. Oysa kıvır saçlı kız sigaradan nefret ederdi. Ne kokusuna katlanabilirdi ne de dumanına.

Sigara içenlerin neden sigara içtiğini hep merak etmişti. Kimileri derdini unutmak için içtiğini söylemişti ona. Bu kıvırcık saçlı kız için saçmaydı. İnsan dertleri için daha kesin yollar bulmalıydı. Mesela dertleriyle bir şövalyenin ejderhayla savaşması misali savaşabilirdi. Onlardan kaçabilir ya da onları görmezden gelebilirdi. Aslında bir ihtimal daha vardı. O da ölmek miydi?

Kıvırcık saçlı kızın artık dertleriyle savaşabilecek gücü kalmamıştı. Onları görmezden de gelemiyordu artık. Ne zaman dertlerinden kaçacak olsa onlara daha da yaklaştığını fark etmişti. Nasıl bir çıkmazın içindeydi böyle? Kıvırcık saçlı kız dertleriyle baş edemeyecek kadar güçsüz ve onlardan kaçamayacak kadar korkaktı ama ölümü benimseyecek kadar güçlü ve şu an buradan atlayacak kadar da cesurdu. Karar vermişti bugün bu dünyadaki son günüydü.

Kıvırcık saçlı kız çatının kenarına geldi ve yavaşça oturdu. Yükseklikten korkmazdı hatta hayrandı ona. Ayaklarını aşağı sarkıtmıştı. Şehrin yukarıdan görünen bu canlı duruşunu iç çekerek izliyordu.

“Ne kadar güzel bir manzara değil mi? Hayatının sonuna kadar bu güzelliği seyretme şansın varken neden vazgeçmek isteyesin ki bundan?”

Meleğin ona seslenmesiyle sesin geldiği yöne çevirdi başını kıvırcık saçlı kız. Beyazlar içinde nasıl da muhteşem gözüküyordu böyle.

“Zaten yaşamaktan vazgeçip hayatımın sonuna yaklaşmışken bu güzel manzarayı seyrediyorum. Yani vazgeçtiğim herhangi bir şey yok yaşamaktan başka.”

Kıvırcık saçlı kız verdiği cevapla gülümsedi. İlk defa meleğine cevap veriyordu. Gerçi artık bir önemi kalmamıştı. Zaten ne yaşadıysa onun ve şeytanın yüzünden yaşamıştı.

“Şimdi buradan atladığında her şey düzelecek mi sanıyorsun? İnsanların sana yeni etiketler yapıştırmasına izin vereceksin sadece.”

Bu sırada yağmur yağmaya başlamıştı. Yağmur damlaları kıvırcık saçlı kızın yüzünü yavaş yavaş ıslatırken aynı zamanda da mükemmel bir koku yayıyordu.

“Boş versene! İnsanların etiketleriymiş… İnsanların etiketlerinden dolayı bu hale gelmedin mi? İntihar etme raddesine seni getiren hep o etiketler olmadı mı?”

Kıvırcık saçlı kız ilk defa şeytana hak vermişti. Bugün ilklerin günü müydü ne! Dünyanın sonu gelmiş olmalıydı, en azından onun için. Kıvırcık saçlı kız gökyüzüne baktı ve iç geçirdi.

“Belki gökyüzüne yükselebilirim.” diye mırıldandı. “Belki gökyüzüne yükselip bir yıldız olabilirim.”

“Yıldızlar gökyüzünde değil uzaydadır. Yani gökyüzünün katbekat üstüne yükselmen gerek.”

Meleğin cevabıyla düşünmeye başladı kıvırcık saçlı kız. Aklından birkaç düşünce geçti. Birden aydınlandı yüzü.

“Ben de gökyüzündeki tek yıldız olurum o zaman.”

Kıvırcık saçlı kız ayağa kalktı. Son kez gökyüzüne baktı ve kendini aşağı bıraktı. Bir şimşek çaktı o anda, bulutlar feryat etti. Gök gürledi, ağıt yaktı. Yağmur şiddetlendi, gözyaşı döktü onun atlayışı üzerine. Rüzgâr kıvırcık saçlı kızın kokusunu şehrin her köşesine taşıdı, insanlar bir anda ürperdi. Kıvırcık saçlı kız saniyeler içinde gözlerini dolunaya dikip derin bir uykuya daldı.

-SON-

ESMA NUR ZORLU

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ- YAZAR

Soundcloud Hikaye Arkası Müzik: Nils Frahm- Re

Ses düzenleme ve montaj: Ceyhun VARLIBAŞ

Leave a Comment