Posted on: Aralık 14, 2022 Posted by: admin Comments: 0

“Çalan zilin sesiyle irkildi kadın. Derin düşüncelere dalmıştı. Öyle ki narin ayağında oluşan keskin sızıyla fark etmişti elindeki bardağı yere düşürdüğünü. Tepki vermek istedi; bağırmak, ağlamak… Ancak vücudu yaralanmaya öyle alışmıştı ki adeta hissizleşmişti.

Çiçek gelmişti. Yanlış olduğunu düşündü zira alışkın değildi güzel şeyler görmeye. Vücudundaki morluklarla aynı rengi paylaşan lavantaya baktı ve iç çekti, bugün anneler günüydü.

Histerik bir gülüş bıraktı yaralı dudağından. Nasıl unutabilmişti ki her gün kadın olduğu için cezalandırıldığı şu dünyada ödüllendirildiği tek günü…”

Bu satırları sizinle paylaşacağım için bana ‘feminist’ diyeceğinizden emin olsam da ‘erkek’ adaletini ağır tartan bir terazide dengede durmanın zorluğunu sizlerle paylaşıyor olacağım aslında. Erkek olarak insan haklarından bahsedecek olsaydım ‘erkekçi’ demeyeceğiniz görüşlerimi, kadın olarak paylaştığım için üstlendiğim kelime olan feminizmden bahsediyorum. Hakkımı savunmanın bile cinsiyetimden ötürü bir kelimeye indirgendiği dünya düzeninden dem vurmamı eleştirenleriniz olacaktır elbette.

Ancak söylemeliyim ki kız çocuğu doğduğu an yas varcasına oluşan sessizlik dönemi orta çağ ile canice tecavüz edilen kadının ‘o saatte orda ne işi varmış’ sözüyle yargılandığı yakın çağ arasındaki fark koca bir hiç.

‘Onlardan birine bir kız müjdelendiğinde öfkelenerek yüzü mosmor kesilir. Görün işte ne kötü yargıda bulunuyorlar.’(NAHL 58/9)

Burada bahsi geçen dönem 600‘ler. Sen de amma abarttın çok eskiye gittin diyorsanız yardımcı olayım. Tarih 1400’ler. Tam tamına 3 yüzyıl cadı oldukları iddiasıyla ateşe atılan kadınların dönemi. Tarih size hala çok uzak geliyorsa tam şu an yazıyı bırakıp rastgele bir haber kanalı açın. Ne demek istediğimi net şekilde anlayacağınızı düşünüyorum.

Nawal El Saadawi’nin meşhur bir sözü vardır. ‘Bana tehlikeli ve vahşi bir kadın olduğumu söylediler. Ben gerçekleri söylüyorum, gerçekler vahşi ve tehlikelidir.’

Vahşi ve tehlikeli olan gerçekler nedir sizce? Bir kadının erkekten daha fazla para kazanması, elde ettiği başarı yahut ‘aslan oğlum ’diye atfedilenleri yapması üzerine ailenin namusunu kirleterek erkeğin soy ismine leke sıçratması mı? Şayet böyle düşünüyorsanız muhtemelen gerçeklerden çok uzak yaşayan bir erkeksiniz. Aynaya kadın perspektifinden bakarken yansımada gördüğüm ise gözünün yaşına dahi bakılmadan hayatları mahvolmuş kadınlar.

“Lavantalara bakarken annesinin küçükken söylediklerini anımsadı. Çiçeklere güzel davranırsan onlara iltifat edersen solmazlar demişti.

Notta her kadın çiçektir yazıyordu. Gözyaşları usulca yanaklarında yer buldu kendine. Şu çiçek kadar değeri olmamıştı yıllarca. ‘Kır dizini evinde otur, denmişti; ‘namusumuza laf getirme.’ Elinin hamuruyla erkek işine karışma… Saçı uzun aklı kısa mıydı cidden? Öyle kötü şeyler vurulmuştu ki yüzüne bir tokat bile o kadar acıtmıyordu artık. Solmuştu kadın…”

Oysa neydi; Dağdaki bir çiçeğin solması ovada bir böceğin ölmesi demekken bir kadının solması ise toplumun yok olması demekti.

-SON-

Rabia Tarlacı
Rabia Tarlacı

Hacettepe hukuk öğrencisiyim. Sürekli yeni ilgi alanları edinen ve farklı işlere açık olan sosyal bir insanım. Piyano, tekvando ve youtube ile ilgileniyorum. Yazdıklarımı insanların okumasını keyifle izlerim. Özellikle insanlara tavsiyeler veren ve onları kendilerine getirecek yapıcı eleştiriler yazmayı çok severim.

Leave a Comment