Posted on: Şubat 18, 2021 Posted by: admin Comments: 0

Kayıp kıta “Mu” diğer adıyla Güneş İmparatorluğu: İnsanlığın ilk ortaya çıktığı yer.

Bir teoriye göre dünya tarihinin bir döneminde Pasifik Okyanusu’nda şu anda da ateş çemberi olarak anılan bölgede, yalnızca su ve küçük adaların bulunduğu bir bölgeyi kapsayan büyük bir kıta vardı.

Antik zamanlarda bu kıtanın bir jeolojik bir mitolojik bir de hiyeratik olmak üzere 3 adı vardı.

Jeolojik adı: Batı toprakları

Mitolojik adı: Cennet bahçesi

Hiyeratik adı: Mu kıtası

Teoriye göre yeryüzündeki bütün medeniyetler Antik Mısır, Hindistan, Maya ve Uygurlar geçmişte Mu kıtasındaki insanların kurdukları yerleşik kolonilerdir ve günümüzdeki birçok dini anlatım ve sembol de esasen Mu kıtasından gelmektedir. Hatta Mayalar, Kızılderililer gibi uygarlıkların Türklere olan son derece benzerliği de -çok iyi at binmeleri, savaş taktikleri, ten rengi benzerlikleri, yüzlerindeki benzerlikler gibi- bunun destekleyicisidir.

Teoriye göre Mu kıtası ve Atlantis’te yaşayan insanlar telekinezi, astral seyahat ve uzaktan şifa gibi birçok zihinsel yeteneğe sahiplerdi. Teknolojik olarak da en az bizim kadar gelişmiş durumdaydılar.

Mu Dini

Mu dini, tanrıyı yaşamın sembolü olan güneş ile sembolize etmekteydi. Güneşe Ra ismini vermişlerdi. Ra daha sonra Mısır ve Maya dinlerinde de aynı anlamda kullanılmıştır.  Mısırda güneş tanrısı Ra’ dır. Güneş Mu kıtasındakilerin taptıkları bir şey değildi. Tanrının tek olduğuna, her şeyi yaratanın tanrı olduğuna, ölümden sonra ruhun ölümsüzlüğüne inanılmaktaydı. Bu inanışları şimdiki dinler ile de -özellikle İslamiyet- büyük benzerlikler göstermektedir. Tanrıyı ağızlarına almaktan bile çekindikleri için tanrıyı güneş ile sembolize etmeyi tercih etmişlerdir.

Yok Olması

Teoriye göre bir yanardağı patlama sonucu veya doğal afetler sonucu kıta yok olmuş bu patlama sayesinde Pasifik Okyanusu taşmış ve Nuh tufanı meydana gelmiştir. Bu tufandan sağ kalabilen insanlar yeniden medeniyetlerini kurmuş ve Mu kıtasını ve Mu’daki efsaneleri unutmamış ve dinlerini yerleştirmiştir. Bu yüzden tüm milletlerde Âdem ve Havva gibi Nuh tufanı gibi ortak olaylar bulunmaktadır. Bunun sebebi tek kökenden gelinmesidir.

Atatürk ve Mu Kıtası

Atatürk’ün en büyük hayallerinden birisi Türklerin kökenini ortaya çıkartmaktı. 1932 Yılında emekli General Tahsin Mayatepek, Atatürk’ü ziyaret etti. Tahsin Bey Maya dili ile Türk dili arasındaki benzerlikleri anlatmaya başladı ve Bir “Mu kıtası” araştırmacısı olarak tanınan İngiliz Albay James Chruchward‘ın kendisine bahsettiği Hindistan’ da bulduğu tabletleri anlattı Atatürk’ün gözleri parladı. Daha sonra Atatürk, Tahsin Bey’i Meksika’ya elçi olarak atamış, ayrıca TBMM bütçe kayıtlarından da anlaşıldığı üzere kendisine yüklü bir miktarda araştırma bütçesi tahsis etmişti. Tahsin Bey’in elçilik vazifesindeki esas görevi Maya dilinin öz Türkçe ile olan benzerliğini ve Maya tabletlerini araştırmaktı. Meksika’ya gitmesinden bir süre sonra Etnografya Müzesi’nden bazı görevlileri yanına gönderdiler. Ekibin araştırma sonucu, 3 ciltlik bir kitap haline getirilerek Atatürk’e sunuldu. Kitaplarda; Maya, Aztek ve İnka uygarlıklarının kullandığı eşyaların, Türklerin kullandığı eşyalara ne kadar çok benzediği, hatta davul ve kalkanlarında kullandıkları ay ve yıldızın Türk bayrağındaki ay ve yıldızdan hiçbir farkı olmadığı açıkça kanıtlanıyordu. Bu benzerliklerin sebebi geçmişte ortak bir yer olan Mu kıtasında beraber yaşamaları olabilirdi.

Araştırmalar sonucu ortaya çıkan kitaplar Atatürk ‘ün ölümünden sonra, önce Türk Dil Kurumu arşivi sonra Anıtkabir kitaplığına alınmıştır. Numaraları 199, 200, 1301 ve 1302’dir. Ve araştırmaya açıktır. Atatürk Türk dilinin ne kadar eski olduğunu saptayabilmek için güneş dili kapsamında Maya dillerindeki Türkçe kelimeleri araştırmış ve Türkçe kelimelere rastlamıştır. Aynı zamanda Mu tercümelerinden ortaya çıkan birçok kelimenin Türkçe kelime olduğu da ortaya çıkmıştır.

Mu Kıtasının Varlığına Dair Bulunan Kanıtlar

  • Dr. W. Niven’in Meksika’da bulduğu 2600 küsür tablet. (Mexico Museum’da)
  • Eski bir Maya kitabı olan Troano El Yazması. (British Museum’da)
  • Bir başka Maya kitabı olan Codex Cortesianus. (Madrid National Museum’da)
  • Paul Shiliman‘ın bulduğu ileri sürülen “Lhasa Belgesi”. (Tartışmalı)
  • Utakan’da, Batık Mu Kıtası anısına inşa edildiği söylenen Uksmal Tapınağı Yazıtları.

Mu Kıtasının Varlığına Dair Eleştiriler

İslami açıdan,

İlk insanlık İslam’a göre Allah’ın Âdem ile Havva’yı Arabistan Arafat’ta buluşturmasıyla başlar. Buna göre insanlığın başlangıcı Mu kıtası olarak kabul edilmemiştir.

Jeolojik argümanlar,

Modern jeolojik kanıtlar, herhangi bir kayda değer büyüklüğe sahip bir “kayıp kıtanın” var olamayacağını göstermektedir. 1970’li yıllardan bu yana yoğun olarak destek gören levha tektoniği teorisine göre, Dünya’nın kabuğu, daha ağır “sima” kayaları (magnezyum silikat bakımından zengin olan okyanus kabuğu) üzerinde yüzen hafif “sial” kayalarından (alüminyum silikatlar bakımından zengin olan karasal kabuk) oluşmaktadır. Sial genellikle kabuğun birkaç kilometre kalınlığında olduğu okyanus tabanında bulunmazken, kıtalar onlarca kilometre kalınlığındaki sial katmanları içerir. Kıtaların sima üzerinde ”yüzdüğü” gibi, buzdağları da su üzerinde yüzdüğü için, bir kıta basitçe okyanusun altında “batamaz”.

Arkeolojik kanıt,

Amerika ve Eski Dünya uygarlıklarının birbirlerinden bağımsız olarak geliştiğine dair kanıtlar vardır. Tarımın ve kent topluluklarının ilk olarak Buzul Çağı’nın sona ermesinden sonra, 10.000 yıllarında Levant bölgesi civarında geliştiği ve buradan yavaş yavaş Eski Dünya’nın geri kalanına yayıldığı fikri yaygınca desteklenir. Çatalhöyük gibi bilinen en eski şehirlerin gelişimi, “üstün bir medeniyetten” mültecilerin gelmesinden ziyade, yerel ve kademeli evrime daha kolay bağlanabilir.

Troano Kodeksi

İlk iddianın ve “Mu” kelimesinin kökeni oluşturmuş olan Landa alfabesi kullanılarak çevrilmiş Kodeks’in, bu alfabe kullanılarak çevrildiği takdirde sadece anlamsız kelimeler ürettiği tespit edilmiştir. Maya alfabesi üzerine yapılan son araştırmalar Maya yazısının bir alfabede bulunan harflerden değil logogramlardan oluştuğunu göstermiştir. Troano Kodeksinin son çevirileri Mu kıtası yerine astrolojiyle ilgili bir yazıt olduğunu ortaya koymuştur.

Sonuç olarak kıtanın varlığıyla ilgili birçok kanıt ve eleştiriler bulunmaktadır. Gerçekten böyle bir kıta var mıydı yok muydu bilinmez ama ihtimali bile heyecanlandırmaya yeter derecede.

KAYNAKÇA

https://tr.wikipedia.org/wiki/Mu

https://onedio.com/haber/turklerin-kokeni-hakkinda-cok-az-insanin-haberdar-oldugu-bir-konu-ataturk-ve-kayip-kita-mu-762261

https://medium.com/@diamondtema/mu-i%CC%87mparatorlu%C4%9Fu-dinlerin-k%C3%B6keni-5896645d031b

CANDAN, ERGUN. GİZLİ SIRLAR ÖĞRETİSİ.TÜRKİYE/İSTANBUL: SINIR ÖTESİ YAYINLARI,2018.

İSMAİL EMİRHAN ERSOY

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ

Leave a Comment