Posted on: Ekim 3, 2022 Posted by: admin Comments: 0

1.Giriş

  Değişen ve geliştiği iddia edilen dünyada 21. yy. popüler akımların zamanı olmuştur. Söz konusu popüler akımlardan bazılarının geliştirdikleri öğretilerin insanın doğasına aykırı olup olmadığı da bu bağlamda uzun zamandır tartışılagelmektedir.

  Bahsi geçen akımlardan biri olan veganlık ya da veganizm de tartışılan akımlar arasında ilk sıralarda yerini almaktadır. Özellikle veganlığın insan sağlığına etkileri bu tartışmaların odak noktası haline gelmiştir. Bu sebepten de ilgili akımın her alanda, alanın bilgi sahipleri tarafından ele alınması kaçınılmaz bir durum haline gelmiştir. Okuduğunuz bu yazı da vegan anne babaların cezai sorumluluğu olup olamayacağı hususunu tartışacaktır.

  Bilindiği üzere ceza hukuku dediğimiz alan binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu bağlamda her kurumu ayrı ayrı tartışılmış ve günümüzde de bu doğrultuda bir suç ve bir de ceza teorisi oluşturulmuştur. Oluşturulan teorilerin çıkış yolu daima insan özgürlüklerini koruma ve cezaların kişiyi topluma geri kazandırma fonksiyonlarının korunması olmuştur. Binaenaleyh, ceza hukuku ile ilgili araştırma yapılırken veya bir eser okunurken temel prensibin toplum huzuru olduğu ve bunun da yukarıda sayılan çıkış yolları aracılığıyla gerçekleştirildiği gözden uzak tutulmamalıdır.

  Veganlık en temelde hayvanlardan kaynaklanan hiçbir ürünün hayvanlardan alınamayacağı savunusuna dayanır. Diğer bir ifadeyle veganizm, canlı türlerinin eşit olduğuna ve hayvanların sadece yenmesinin değil ürünlerinin kullanımının da bir sömürü düzeni oluşturduğuna dikkat çeker¹. Bu bağlamda veganlık öğretisine göre – nasıl ve ne şekilde olduğu önemsiz – herhangi bir hayvanın ürününün veya kendisinin tüketilmesi muhtelif canlı türleri arasında eşitsizlik doğurur ve bu da sömürü düzenine yol açar. Temel teorisi eşitliği sağlamak olan akımın savunusunun da bu yönde olması beklenmektedir.

  Okuduğunuzun eserin konusu ailedeki ebeveyn – çocuk ilişkisini içerdiğinden bu ilişkinin de kısaca incelenmesi ve tartışmaya o şekilde başlanması zaruret haline gelmiştir. Ebeveynlik temelde kişinin kendi genlerini taşıdığı bireyi eğitmesi ve ihtiyaçlarını karşılaması hususlarını içerir. En azından etik bunu gerektirmektedir. Bununla beraber bir esere göre “Ebeveynler, çocukların yaşamında önemli bir yere sahiptir. Çocuklar ilk olarak öğrenmelerini başlangıç noktası sayılan aile ortamında öğrenirler.”²

2.Tartışma

  Ebeveynlerin çocuklarına bakma yükümlülükleri sadece etik olarak değil, hukuki olarak da zorunluluk arz etmektedir. Zaten eserin tartışma noktası da burasıdır. Vegan anne babalar çocuklarının sağlığındaki olumsuz gelişmelerden cezai olarak sorumlu tutulabilirler mi?

  Cezai sorumluluk yalnızca bir ceza normunun ihlali kapsamında söz konusu olabilir. Bu da demek oluyor ki vegan anne babaların cezai sorumluluğu olabilmesi için bir ceza normunu ihlal etmiş olmaları şarttır. Çalışmanın içeriği de bu hususu açıklayabilmek adına muhtemel cezai sorumluluğun suç sistematiği dahilinde mümkün olup olamayacağını içermektedir.

3.Suç Sistematiği

  TCK’da yer alan suçlardan birinin sübut bulması için ilgili suçun maddi, manevi ve hukuka aykırılık unsurlarının gerçekleşmiş olması gerekir. Bu sayede fiil haksızlık muhtevasına kavuşacağından artık suç işlenmiş olur. Devamında yapılacak kusurluluk yargısı ise modern ceza teorisine göre suçun varlığını veya yokluğunu değil, suçu işleyen kişinin bu suçtan dolayı kınanıp kınanamayacağını göz önünde bulundurur. Diğer bir ifadeyle kusurluluk yargısı sonucunda kişi suçu işlemiş olmasına rağmen belli hallerde kendisine kusur atfedilemeyeceğinden dolayı cezalandırılmaz. Örneğin akıl hastası bir bireyin bir başkasına fiziki zarar vermesi suçtur, fakat ilgili akıl hastası birey kusurlu sayılamayacağından kendisine bu suçu dolayısıyla ceza verilmez.

  Çalışmanın konusu 5237 sayılı TCK’nın 83. Maddesiyle alakalıdır. Bu yüzden sistematik oluşturulurken TCK m.83’ün unsurları açıklanmalıdır. TCK m.83 5237 sayılı TCK’nın gözettiği istisnalardan biridir. Zira ilgili suç ihmali davranışla işlenebilirken TCK’daki diğer suçların ezici bir çoğunluğu yalnızca icrai davranışla işlenebilmektedir. Bununla beraber TCK m.83 ihmali hareketin haksızlık içerip cezalandırılabilmesi için icrai davranışla eş tutulması şartını da aramaktadır. Şimdi sistematiği inceleyelim:

3.1.Maddi Unsurlar

3.1.a.Fiil

  İnsan bedeninden dış dünyaya yansıyan etkiler fiil olarak adlandırılır. Ceza hukuku bağlamında fiil kavramı ise haksızlık içermesi zaruri olan ve ancak haksızlık içerdiğinde ceza hukukunun ilgi alanına giren bir muhtevaya sahiptir. Bununla beraber ilgili hareketin fiil olabilmesi ve faile izafe edilebilmesi için bu hareketin mutlak kuvvet altında gerçekleşmemiş olması gerekir.

  TCK m.83 bağlamında fiil, yukarıda da bahsedildiği gibi ihmali niteliktedir. Buna örnek olarak kişinin yaralı birini görüp müdahale etmemesi gösterilebilir. (TCK m.98).

3.1.b.Netice

  5237 sayılı TCK kapsamında birçok fiilin haksızlık içeriğine sahip olabilmesi, yani suç olabilmesi için fiil sonucunda bir netice meydana gelmesi gerekmektedir. Bu sebepten yeni ceza teorisinde suçlar neticeli ve neticesiz suçlar olmak üzere ikiye ayrılmış olup; neticesi harekete bitişik veya hareketten ayrı şeklinde yapılan ayrım terk edilmiştir. Diğer bir ifadeyle 5237 sayılı TCK’da “her suç mutlaka neticelidir” savından uzaklaşılmıştır. ³ Sözgelimi hakaret suçu (TCK m.125) bir netice gerektirmeyen ve “sırf harekete bağlı suçlar” olarak adlandırılan başlık altında ele alınmaktadır.

  TCK m. 83 bağlamında netice, icrai davranışın gerçekleştirilmemesi nedeniyle gerçekleşen ölümdür.

3.1.c.İlliyet Bağı

  İlliyet, diğer bir ifadeyle nedensellik bağı, işlenen fiil sonucunda ortaya çıkan neticenin fiil sahibine isnat edilip edilemeyeceği hususunu ele alır. Günümüz ceza teorisi Klasik Teori ’den ve onun etkilerinden uzaklaşmış olduğu için nedensellik konusunda “eşdeğerlilik teorisini” terk etmiş olup, isnadiyetin objektif olarak gerçekleşmesini aramaktadır. Diğer bir ifadeyle neticeye etki eden fiillerin hepsi eş değerde ve aynı cezai sorumluluk kapsamında değerlendirilemez. Bu teorinin yerini ise “uygun illiyet teorisi” almıştır. Uygun illiyet teorisine göre fiil sadece neticeyi gerçekleştirmeye elverişli olduğunda faile objektif olarak isnat edilebilecektir.

  TCK m. 83 hususunda illiyet bağı, ihmali davranışı gerçekleştiren kişiye fiilin objektif olarak isnat edilebilmesiyle gerçekleşmiş olur.

3.1.d.Fail

  Ceza hukuku anlamında fail ceza normunu ihlal eden haksızlığı gerçekleştiren kişidir. TCK m.83 bağlamında incelenecek olan fail kavramı ise, kişinin yalnızca garantörlüğünün olduğu durumlarda söz konusu olacağından ilgili suç esasında bir özgü suç niteliğindedir. Zira bu suçu herkes değil yalnızca belirlenen kişiler işleyebilir. Garantörlük hususu ileride yeniden ele alınacaktır.

3.1.e.Mağdur

  Ceza hukuku açısından mağdur kavramı fail tarafından haksızlığa maruz bırakılan kişiyi kasteder. TCK m.83 bağlamında mağdur kavramı ise ölüm neticesinde hayatını kaybeden kişidir.

3.1.f.Konu

  Suçun konusu haksızlığa maruz bırakılan yahut direkt haksızlığın üzerinde gerçekleştiği şeydir. ÖZTÜRK/ERDEM bunu şöyle ifade etmektedir: “Suçun konusu, fiilin nesnesini oluşturan ve tipik davranışın üzerinde gerçekleştiği ve maddi varlığı olan şeydir.”⁴ Örneğin hırsızlık suçunda suçun konusu malikinden habersiz alınan şeydir. TCK m.83 bağlamında suçun konusu ise ölüm neticesine maruz kalan kişinin bedeni, vücududur.

3.2.Manevi Unsur

  5237 sayılı TCK suç sistematiğinde manevi unsur açısından kural olarak kastı ararken, taksirle işlenebilen suçları istisnai olarak nitelendirmiştir. Diğer bir ifadeyle bir suçun taksirle işlenebilmesi için bunun TCK’da ilgili suç maddesinde belirtilmesi gerekmektedir. Sözgelimi TCK m.151’deki mala zarar verme suçunda, suç tanımı yapılırken taksirle işlenebilirlik kanun koyucu tarafından belirtilmemiş olduğundan bu suç yalnızca kastla işlenebilir. Kastın olmadığı durumlarda mala zarar verme suçu oluşmaz fakat özel hukuktaki sorumluluklar saklıdır.

  Yine 5237 sayılı TCK 21.maddesinde kastın tanımını yaparken “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” ifadesini kullanmıştır. Bu da kastın bilme ve isteme unsurları barındırdığına işaret etmektedir.

  Konumuz bağlamında TCK m.83’te yer alan suçun yalnızca kastla işlenebileceği yönündeki görüşler doktrinde ağır basmaktadır. Buna karşın ÖZTÜRK/ERDEM ihmali davranışın kasıtlı olabileceği gibi taksirli de olabileceğini savunmaktadır. ⁵

3.3.Hukuka Aykırılık Unsuru

  Suçun hukuka aykırılık unsuru tipikliğin kapsamında olmayıp başlı başına suçun bir unsurudur. Diğer bir ifadeyle hukuka aykırılık aranırken suç tipine değil, failin bir hukuka uygunluk nedeni içinde hareket edip etmediğine bakılmalıdır. Eğer fail bir hukuka uygunluk nedeni kapsamında hareket etmişse hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olmayacak, bu sebeple de kişinin davranışı suç teşkil etmeyecektir. Örneğin kasten yaralama (TCK m.86) suçtur. Fakat fail eğer bir hukuka uygunluk nedeni olan meşru müdafaa kapsamında hareket etmişse, kişinin fiili suç olmaktan çıkacaktır.

  TCK m.83’teki suçun da keza hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmesi için bir hukuka uygunluk nedeni kapsamında hareket edilmemiş olması gerekmektedir.

4.Vegan Anne Babaların TCK m.83 Kapsamında Cezai Sorumluluğu

  TCK m.83’te yer alan suç görünüşte (garantörsel) bir ihmali suç olduğundan diğer suçlardan farklı olarak ek şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Kanun koyucu ihmali davranışın kasten öldürme kapsamında değerlendirilebilmesi için “ihmali davranışın icrai davranışa eşdeğer sayılabilmesi” koşulunu aramıştır. İhmali davranışın icrai davranışa eşdeğer sayılabilmesi ifadesi aynı zamanda kişinin ihmali davranışından dolayı kasten öldürme suçundan sorumlu tutulabilmesi için garantörlük sıfatının bulunması gerektiği anlamına gelir. Diğer bir ifadeyle kişinin garantörlük sıfatı mevcut değilse TCK m.83 bağlamında sorumlu tutulabilmesi mümkün olmayacaktır.

  5237 sayılı TCK 83.maddesinde garantörlüğün doğmasını 3 ihtimal dahilinde mümkün kılmıştır. Bunlar;

 – Kanundan doğan garantörlük (velayet ilişkisi gibi)

 – Sözleşmeden doğan garantörlük

– Öngelen tehlikeli hareketin icrası ile doğan garantörlük

  Konumuz bağlamında incelenecek olan garantörlük kanundan doğan garantörlük olup diğer garantörlük türleri farklı alanlarda inceleme konusu yapılması gereken hususlardır.

  Bilindiği üzere TMK anne ve baba ile çocuk arasında velayet ilişkisi adı altında bir ilişki düzenlemiş olup, ilişkinin anne baba tarafından çocuk tarafına olan yükümlülüğünü TMK m.339’da “Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar” şeklinde belirtmiştir. Kanun koyucunun ifadesi dikkate alındığında anne ve babanın velayet ilişkisi kapsamında çocuğa karşı yükümlülükleri çocuğun bakım ve eğitimi konusunda menfaatini göz önünde bulundurmaları ve buna göre gerekli kararları uygulamalarıdır.

  Kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan çocukların, özellikle bebeklerin, beslenmeleri tamamıyla ebeveynlerine aittir. Başka bir ifadeyle küçük çocukların ve bebeklerin yiyip içtikleri her şey anne babanın sorumluluğundadır. Bu da velayet ilişkisinin kapsamında olup anne babalar çocuklarının sağlıklı beslenmesinden sorumludurlar. Özellikle bebeklerin protein ihtiyacı sağlıklı şekilde büyüyüp gelişebilmeleri açısından birinci derecede öneme sahiptir.

  Tartışma konumuzu farazi bir örnek üzerinden anlatıp sonuca varmaya çalışalım. Vegan bir anne babanın çocuklarını küçüklükten vegan olarak yetiştirmek istemesi ve bu doğrultuda da çocuğa herhangi bir hayvan kaynaklı besin vermemeleri farazi örneğimizin çıkış noktası olsun. Proteinin insan vücudu açısından önemi göz önüne alındığında, bebeğin de protein eksikliğinden kaynaklı olarak hastalandığını, sonucunda da öldüğünü varsayalım. İşte bu varsaydığımız durum esasında gerçek hayatta bir örnekte mevcut.⁶ İlgili habere göre Shelia O’Leary isimli anne çocuğunun da kendi gibi vegan beslenmesini istediği için çocuğuna sebze ve meyvelerden oluşan sıkı bir diyet uyguluyor ve neticesinde de 18 aylık bebek hayatını kaybediyor.

  Böyle bir durumda TCK m.83’te yer alan suç gerçekleşmiş oluyor. Zira yukarıda da açıklandığı üzere annenin çocuk üzerinde velayet ilişkisi kapsamında garantörlüğü söz konusu. Garantörlük de ihmali hareketin icrai harekete eşdeğer sayılabilmesi için yeterli olduğundan ve netice olarak da ölüm gerçekleştiğinden aslında kadın TCK m.83 bağlamında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunun faili oluyor. (Ölüm neticesinin gerçekleşmesi önemli zira öldürme suçu neticeli bir suç.)

  Bununla beraber babayı da aynı suç bağlamında anneyle beraber TCK m.83’teki suçun müşterek faili olarak değerlendirmek gerekir. Zira garantörlük yalnızca annenin değil, babanın da üzerindedir. ÖZGENÇ bu konuyu şöyle açıklamaktadır: “Belli neticelerin önlenmesi açısından güvence yükümlülüğü, belli bir davranışta bulunma yükümlülüğü altındaki birden fazla kişinin, bu yükümlülüklerini yerine getirmeyerek, kanuni tarifte yer alan belli neticenin gerçekleşmesini engellememeleri halinde, müşterek faillik söz konusudur. Ancak bunun için teminat yükümlülüğü altındaki suç ortaklarının aralarındaki müşterek karara istinaden, bu yükümlülüklerini yerine getirmemesi gerekir.”⁷ Hocanın da belirttiği üzere anne ve baba eğer ortak bir karar üzerinde çocuklarını vegan beslemeye karar vermişlerse müşterek faillik söz konusu olabilir. Aksi takdirde, bu durumu engellemeye çalışan veya bu konuda gerekli dikkat ve özeni gösteren ebeveynin cezai sorumluluğu doğmaması gerekir.

5.Sonuç

  Görüldüğü üzere anne babaların velayet ilişkisinden kaynaklı olarak garantörlükleri bulunmakta olup, velayet ilişkisinden kaynaklanan yükümlülüklerini ihmal etmeleri neticesinde çocuklarının hayatını kaybetmesi, ilgili anne babanın 5237 sayılı TCK’nın 83.maddesi bağlamında cezai sorumluluklarını doğurabilecektir. Dolayısıyla çocuk üzerindeki velayet yetkisi kalkıncaya ve çocuk ile ebeveyn arasındaki velayet ilişkisi sona erinceye kadar ilgili yükümlülükler yerine getirilerek çocuğun sağlıklı beslenmesi sağlanmalı, velayet ilişkisi sona erdiğinde de durum çocuğun hür iradesine bırakılmalıdır.

6.Kaynakça

  • 1.Tekten Aksürmeli/Beşirli, Vegan Kimliğin Oluşumu : Vegan Olmak ve Vegan Kalmak
  • 2.Tayan/Gedik/Morkoyunlu/Sözbilir/Konyalıoğlu, Ebeveyn – Çocuk İlişkisi Konulu Makaleler : Tematik İçerik Analizi Çalışması
  • 3.Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,17.bası, Sayfa 190, Seçkin, Ankara, 2021
  • 4.Öztürk/Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 21.Baskı, Sayfa 20, Seçkin, Ankara, 2021
  • 5. Öztürk/Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 21.Baskı, Sayfa 450,
  • 6.https://www.gercekgundem.com/dunya/348102/annesi-tarafindan-vegan-beslenen-18-aylik-bebek-acliktan-oldu-anne-birinci-derece-cinayetten-suclu-bulundu
  • 7.Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 17.Bası, Sayfa 611, Seçkin, Ankara, 2021
Murathan Çetin
Murathan Çetin

Ben Murathan ÇETİN, 20 Kasım 2001 Mersin doğumluyum. İlkokul ve ortaokul eğitimimi Atayurt İlkokulu ve Ortaokulunda tamamladıktan sonra Silifke Anadolu Lisesini kazandım. Ardından da 2020 yılında Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım. Şu an aktif olarak eğitimimi burada sürdürmekteyim. Yazmak ve okumak konusunda hep ekstradan bir hevesim olmuştur.

Leave a Comment