Posted on: Ekim 1, 2022 Posted by: admin Comments: 0

İşçi ve işveren arasındaki birçok uyuşmazlık iş akdinin sona ermesiyle ortaya çıkmaktadır. İşçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinin sürekli borç doğurması sebebiyle, işçinin çalışma sırasında hak kazandığı ücretlerin yanında kıdem ve ihbar tazminatı gibi tazminat talep etme hakkı da bulunmaktadır. İşverenin iş ilişkisinde güçlü konumda olması ve genellikle işçinin haklarından yeteri kadar haberdar olmaması sebebiyle işveren söz konusu alacakları karşılamaktan kaçınarak türlü yollara başvurmayı tercih etmektedir. İşverenin sıklıkla başvurduğu yollardan biri ise işçiye ibraname imzalatmaktır. İbranamenin TDK’deki sözlük anlamı  ‘aklama belgesi’ dir. Söz konusu tanım iş hukukundaki kullanım amacını da ortaya koymaktadır. İbranamenin içeriği işçinin hak kazandığı bütün alacakların işveren tarafından ödendiği şeklindedir. Fakat çoğunlukla iş sözleşmesinin devamı  sırasında tarih atılmaksızın hazırlanan bu belgeler gerçeği yansıtmaktan uzaktır. 

İşveren genellikle işçi üzerinde baskı kurarak  ibraname imzalatıp işçiyi alacak haklarından mahrum bırakmakta ve kendi lehine sonuç elde etmektedir. Kanun koyucu bu durumun önüne geçmek için birtakım geçerlilik şartları öngörmüştür. Söz konusu geçerlilik şartlarını taşımayan ibraname geçerli olmayacak ve işveren işçiye karşı yüklenmiş olduğu maddi yükümlülüklerinden kurtulamayacaktır. İbranamenin geçerlilik şartları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 420. maddesinin 2. cümlesinde “…İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür…”  şeklinde ifade edilmiştir. 

Geçerli bir ibraname, işçi ile işveren arasındaki mevcut borçları sonlandırır. Borcun tamamının veya bir kısmının ibra yoluyla sonlandırılması mümkündür, bu noktada tarafların iradesine bakılır. Fakat aksi anlaşılmadıkça ibranın borcun tamamı için yapıldığı kabul edilir. 

GEÇERLİLİK ŞARTLARI

  1. Yazılı Olması

TBK m.132’ye göre ibraname herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Fakat ibranamenin taraflarının işçi ile işveren olması ve ibranamenin işçinin işverenden olan alacağına ilişkin olması durumunda özel bir düzenleme yapılarak yazılı şekil şartı aranmıştır. Yazılı şekil şartı TBK m.420 kapsamında düzenlenerek işçi ve işçinin iş kazası veya meslek hastalığı sebebiyle ölümü halinde destekten mahrum kalanların hak kazandığı alacaklar için öngörülmüştür.

Aranan yazılı şekil şartı ‘adi yazılı şekil’ dir. Dolayısıyla ibranamenin noter kanalıyla yapılması geçerliliğini etkileyen bir unsur değildir. Fakat ibranamenin noter kanalıyla hazırlanması bir ispat şartı olarak karşımıza çıkmaktadır. Noter kanalıyla hazırlanması durumunda işçinin iradesinin fesada uğratıldığı iddiası sonuçsuz kalacak ve ibranamenin bir diğer geçerlilik şartı olan zaman unsuruna uyulduğu sabit hale gelecektir. 

İbranamenin işçi tarafından imzalanması gerekmektedir. İşçinin imza atmasının mümkün olmadığı durumlarda da parmak izi uygulamasına gidilmektedir. İmzanın veya parmak izinin eksik olması durumunda ibraname geçersiz olacaktır. Ayrıca geçerlilik şartı olmaksızın ibraname metni ve imza arasında mesafenin çok olmamasına dikkat edilmesi de önemlidir.

  1. İbranamenin İş Sözleşmesinin Bitiminden İtibaren En Az Bir Ay Sonra Yapılmış Olması

İşverenin iş ilişkisinde güçlü konumda olması ve işçinin işe olan ihtiyacı dolayısıyla iş ilişkisi devam ederken kendisine verilen her belgeyi imzalaması uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. İşveren iş akdinin sonlanması durumunda doğacak maddi yükümlülüklerden kurtulmak amacıyla ibranameyi iş ilişkisi devam ederken imzalatabilmektedir. Bu durumda işçi, alacakları henüz doğmadan ve tarafına ödenmeden işvereni borçtan ibra etmiş olur. İş ilişkisi devam ederken alınan ibranameye tereddüt ile yaklaşılması ve geçerli kabul edilmemesi gerektiği Yargıtay içtihatları ile de kabul görmektedir. 

“İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işveren bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir. İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilmez.” (Yargıtay 22. HD., E. 2017/26893, K. 2020/1756 sayılı ve 06.02.2020 tarihli kararı.)

İbranamenin gerçeği yansıtmasının sağlanması ve işçinin alacaklarından mahrum kalmaması için geçerlilik şartı olarak zaman unsuru da belirlenmiştir. Türk Borçlar Kanunu m. 420’ye göre “…ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması…” gerekmektedir. Dolayısıyla iş sözleşmesinin bitiminden itibaren bir ay geçmeden imzalanan ibranameler geçersiz olacaktır.

Geçerlilik şartı olarak belirlenen bu süre; ibra sözleşmesinin şartları ve hukuki neticelerini değerlendirmesi açısından işçiye düşünme fırsatı vermektedir. Aynı zamanda  ibra sözleşmesinin iş ilişkisi devam ederken hazırlanıp hazırlanmadığının tespitini kolaylaştırır niteliktedir.

  1. Alacak Türü ve Miktarının Açıkça Belirtilmesi

İbraname yazılı şekil şartına ve kanunda öngörülen zamana uyularak yapılmış olsa da içeriğinin de kanun koyucunun belirlediği şekilde hazırlanmış olması gerekmektedir. İşveren iş akdinin sona ermesiyle işçiye bir miktar ödeme yapmış olsa da, ödenen miktarın bütün alacakları kapsaması önemlidir. Bu sebeple işçinin hak kazandığı maaş ödemesi, fazla çalışma ücreti, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı vb. alacakların ve bu alacaklara denk gelen bedelin açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Söz konusu içerik şartı işçinin bütün alacaklarına eksiksiz bir şekilde ulaşmasının sağlanması amacını taşımaktadır.

Düzenlemeyi destekler nitelikte Yargıtay kararları da mevcuttur. “Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler  aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede irade fesadı haller ileri sürülüp ispatlanmadığı sürece ibra iadesi geçerli sayılmalıdır. İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından borcun sona erdiği söylenemez.” (Yargıtay 22. HD., E. 2013/32567, K. 2015/6103 sayılı ve 19.02.2015 tarihli kararı.)

  1. Ödemenin Banka Kanalıyla Yapılması

Ödemelerin banka kanalıyla yapılması ispatı kolaylaştırması açısından tercih edilen bir yöntem haline gelmiştir. Artık hayatın her alanında başvurulan bu yöntem iş hukukuna da sirayet etmiş ve kanun koyucu  5754 sayılı Kanun ile işçiye karşı yapılan ödemelerin banka kanalıyla yapılmasını zorunlu tutmuştur. Söz konusu kanunun verdiği yetkiyle çıkarılan Ücret, Prim, İkramiye ve Bu Nitelikteki Her Türlü İstihkakın Bankalar Aracılığıyla Ödenmesine Dair Yönetmelikte “İşyerleri ve işletmelerinde İş Kanunu hükümlerinin uygulandığı işverenler ile üçüncü kişiler, Türkiye genelinde çalıştırdıkları işçi sayısının en az beş olması halinde, çalıştırdıkları işçiye o ay içinde yapacakları her türlü ödemenin kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net tutarını, bankalar aracılığıyla ödemekle yükümlüdürler.” hükmüne yer verilmiştir.

İşçiye yapılan her tür ödemenin banka kanalıyla yapılmasının öngörülmesiyle, imzalanan ibranamenin geçerliliği de banka kanalıyla ödemeye dayandırılmıştır. İbraname yukarıda açıklanan diğer şartları taşıyor olsa da ödemenin elden yapılması halinde geçerli olmayacaktır. Ödemenin banka kanalıyla yapılması işveren tarafından ispatını da kolaylaştırır niteliktedir.

TBK’nın 420. maddesi ile ifa ve ibra kavramları açısından bir karışıklık yaratılmıştır. Özellikle belirtmek gerekir ki işçi ile işveren arasındaki alacak-borç ilişkisini sona erdiren işçinin ibrası değil, işverenin ifasıdır. Taraflar arasında yapılacak olan ibra sözleşmesi ise işçi ile işveren arasındaki borç ilişkisinin sona erdiğini ispatlayan bir belge niteliğindedir. Bununla birlikte TBK 420/3. madde uyarınca “Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur”. Bu doğrultuda hakkın gerçek tutarının ödenmediği anlaşılan belgeler makbuz hükmünde kabul edilecek ancak bunun için de ödemenin mutlaka banka aracılığıyla yapılmış olması gerekecektir.

KAYNAKÇA

SARIHAN, Banu Bilge; Türk Borçlar Hukukunda ve İş Hukukunda İbranın Hukuki Boyutu, Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (NEÜHFD), C. 3, S. 1, 2020

SÜMER, Sibel; “Türk İş Hukukunda İbraname”

İZMİRLİOĞLU, Ayça; “6098 Sayılı Kanuna Göre İbraname”

ÖZTÜRK, Dursun Faruk; “Türk İş Hukukunda İbra Sözleşmesi”

Esra Uludoğan
Esra Uludoğan

Merhaba ben Esra Uludoğan. 6 Mayıs 2000 tarihinde Bolu’da doğdum. Liseyi İzzet Baysal Anadolu Lisesinde okudum. Şu anda Hacettepe Üniversitesi Hukuk bölümünde 4. sınıf öğrencisiyim. Hacettepe Hukuk Topluluğunda ve yine topluluğa bağlı olan Parlamento Komisyonunda Yönetim Kurulu Üyesi olarak bulunuyorum. Yazmak her zaman hayatımın bir köşesinde vardı ama daha çok kendime sakladığım bir yönümdü. Artık yazdıklarımı sizlerle paylaşmak ve bu sayede sizlerle gelişmek istiyorum. Sizlere keyifli bir okuma sunabilmek dileğiyle .

Leave a Comment