Posted on: Şubat 18, 2021 Posted by: admin Comments: 0

İnsanlık tarihinin nereye dayandığı, hangi yılları temel aldığı olgusu birçok kaynağa göre çeşitlilik göstermektedir. Bahsi geçen yıllardan günümüze kadar birçok devlet kurulmuş imparatorluklar yıkılmıştır. Bu devletlerin, imparatorlukların istisnasız tamamında zaruriyetler baş göstermiştir. Bunların en başında da devlet olma olgusunu göstermek yanlış olmayacaktır.

Birçok düşünür bu konuya açıklık getirme gayesinde olmuş, sorulara cevaplar getirmeye çalışmışlardır. Bu cevaplar ise en tepede ideoloji kelimesi altında birleşmiştir.

İdeoloji en kısa tanımıyla fikir akımı, düşünce sistemidir. Fransız İhtilalinin etkisiyle ortaya çıkmış çeşitli etnik grupların devlette olması gerektiğine düşündüğü mantaliteler bütününün genel adıdır.

Devletlerin yönetim biçimleri de tarihten günümüze gelen başlıca sorunlardan biridir. Sorun diyoruz çünkü hiçbir çağda hiçbir zaman toplumun, düşünürlerin, devlet adamlarının ortak bir karar kıldığı yönetim biçimi yoktur. Aksine hayli miktarda rejim günümüze kadarki süreçte yaşama alanı bulmuş; insanların savunma aleti, siyasilerin arkasına saklandığı bir perde konumunda zuhur etmiştir.

Dışarıdan bütün yönetim biçimlerine ve rejimlere bakıldığında, demokrasi ve cumhuriyet en toz pembe ve kulağa gelen tanımları itibariyle en çok zihnimizi okşayan, aklımıza yatanlarıdır. JJ Rousseau’nun demokrasi hakkındaki söylemleri işe farklı bir bakış açısı katmaktadır ve göz ardı edilemeyecek mahiyettedir.

JJ Rousseau’ya göre demokrasi öylesine üstün ve üst tabakaya hitap eden bir yönetim biçimidir ki sıradan insanlar bunu anlayıp kullanamayacak niteliktedirler ve şunu da ekler “tanrıların bir ulusu olsa yönetim biçimi cumhuriyet olurdu.” 1

Muhtemelen bu sözleri söylerken bir grup aptalın bir adet salağı yönetici seçebileceği ihtimalinin toplum üzerindeki karşılaşılabilme oranından yola çıkmıştır ki günümüz dünya devletlerinin halinin o zamankinden daha vahim olduğu görüşündeyiz.

Peki nedir ideal yönetim biçimi?

Mutlakıyet mi, monarşi mi, teokrasi mi, aristokrasi mi?

Veya daha birçok sayamadıklarımız mı?

Kanaatimizce insanlık henüz bu sorunun cevabını bulabilmiş değildir fakat bulamayacak da değildir. Çünkü insanlık sürekli yeni bir yönetim biçiminin arayışı içinde olmuştur. Roma Devleti bunun en açık örneğidir.

Temelde iki kutbun (Principatus adı ile ilk imparatorluğu ve cumhuriyeti) yani monarşik temelli dediğimiz imparatorluk ile halka dayanan cumhuriyetin ikisini de denemiş olmaları, bu arayışın ne denli temelli olduğunun izahatı hükmündedir. Her ikisinden de vazgeçilmiş olması ise ikisinin de tam anlamıyla olması gereken olmadığı ya da sıradan (salt) insanların kullanabileceği, anlayabileceği nitelikte olmadığı yani deyim yerindeyse doğru olan olmadığı sonucunu gözler önüne sermektedir.2

Yönetim biçimlerinde göz önünde bulundurulması gereken bir diğer husus da toplum yapısıdır. Kimi devletler çok uluslu yapıya sahipken kimi devletler ulus devleti özelliği taşır. Peki hangi devlet en temel nitelikleri itibariyle nasıl yönetilmelidir? Hepsi için de genel kanaat getirecek olursak meşrutiyete yakın bir rejimde karar kılmak tabiidir. Çünkü meşrutiyet rejimi monarşi ve cumhuriyetin her ikisinden de özellikler barındırır. Fakat meşrutiyetin eleştirel tarafı ise az önce bahsettiğimiz monarşi ve cumhuriyetin hem iyi hem kötü taraflarını almış olmasıdır. Peki nedir bu iyi ve kötü taraflar sorusu çıkacaktır ortaya. Daha somutlaştıracak olursak Meşrutiyet, meşruti monarşi, anayasal monarşi, anayasal tekerki ya da parlamenter monarşi, hükümdarın yetkilerinin anayasa ve halk oyuyla seçilen meclis tarafından kısıtlandığı yönetim biçimi. Daha genel ifadesiyle; meşrutiyet, bir hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan yönetim biçimidir.3 Buradaki problem meclisin mi hükümdarı denetleyeceği yoksa hükümdarın tek söz sahibi mi olacağıdır. Eski Türk devletlerindeki danışma meclisi niteliğinde, yerine göre hükümdarın meclisi dağıtıp gücü tek elde toplayacağı bir meclis mi yoksa yeri geldiğinde meclisin hükümdarı indirebileceği bir meclis mi olacağı hayati öneme sahiptir. Aslında hayalini kurduğumuz sistem eski Roma’da “senato, başkan, halk meclisi” üçlüsünün yönettiği ve bu üçü arasında en yetkili makamın halk meclisiyle senatoda olduğu bir sistemdir. Daha güzel bir deyişle senato, halk meclisini; halk meclisi senatoyu denetler ve ikisi birlikte yanına halkı da alarak hükümdar ya da başkan dediğimiz devletin başındaki lideri denetler bu şekilde hem tüm makamlar denetlenmiş olur hem de halkın yönetime katıldığı cumhuriyet rejiminin güzel tarafı alınmış olur. Peki neden bir başkana ihtiyaç duyuyoruz ya da hükümdar olmasa olmaz mı sorusuyla karşı karşıya kalabiliriz. Devlet yönetiminde yeri geldiği zaman yine iki meclisin de onayını alarak devleti bir bütün olarak temsil edecek bir dış siyaset politikasına liderlik edecek şahsiyetin varlığına duyulan ihtiyaç, aynı zamanda yeri geldiğinde halkla birlikte meclisleri denetleyecek kurumun başkanına duyulan ihtiyaç (bu detaylandırılabilir) bu sorumuzun cevabı niteliğindedir. Kısacası asli kurucu iktidar rolünü halkın oynadığı ve halkı temsil eden halk meclisinin olduğu aynı zamanda günümüz bakanlar kuruluna benzeyen fakat farklı olarak alanında uzman kişilerin bulunduğu ve bu kişileri halkın seçtiği, bilimsel tarafı ağır basan, realist bakış açısının hâkim olduğu senato ile başkanın bulunduğu bir sistem olarak özetleyebiliriz.

Bu şekilde JJ Rousseau’nun benimsediği düşüncenin bizce temelini oluşturan bir grup aptalın bir adet salağı seçebileceği ihtimali denetlemelerin fazlalığı ile en yüksek miktarda milimize edilmiş olacaktır.

Genel hatlarıyla bahsini yaptığımız bir rejimin varlığından söz ettik ve bunun detaylandırılabilecek ve uygulanabilecek olması daha üstel bir konudur ancak asıl olan insanlığın günümüze kadar insanların kullanabileceği nitelikte, kusursuza yakın bir rejim bulamamış ve hala bir arayış içerisinde olmasıdır. Bu arayış bütün insanlığı ilgilendirir ve iç savaşların, yerine göre dış savaşların bile esbabının bu olduğu kanaatindeyiz. Bu tüm devletlerin ortak problemidir.

FİKRET SAMİ BOCAL

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ

KAYNAKÇA

1: TOPLUM SÖZLEŞMESİ –JJ ROUSSEAU                                                             

2: KANUNLARIN RUHU ÜZERİNE– MONTESQUİEU                               

3: https://tr.wikipedia.org/wiki/Me%C5%9Frutiyet                  

Leave a Comment